Dün sabah, TESEV'in başında olan uluslararası saygınlığa sahip, çok değerli eski bir diplomatımız Özdem Sanberk'in düzenlediği "Kafkasya'da İstikrar Arayışı" konulu toplantının açılışını dinledik..
Kafkas ülkelerinin temsilcileri, Azeri, Ermeni, Ukraynalı, Gürcülerin yanında, ilginç bir büyükelçi olarak size duyurduğumuz ABD Büyükelçisi Pearson da oradaydı.. Bush'un Kafkasya özel temsilcisi de salondaydı. Sonra, İngiliz, Fransız, Rus ve Almanları gördük.. Bu kişiler öğleden sonra da kendi aralarında bir beyin fırtınası yaptılar..
ABD büyükelçisi ve bu ülkenin Kafkasya temsilcisi, toplantının açış konuşmasını yapan Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile ikili görüşme gerçekleştirdiler..
Toplantı öncesi ve aralarda diplomatlarla, gazeteci ve öğretim üyesi dostlarımızla konuştuk..
Sorulan soru, "İsmail Cem'in konuşmasında, Azeri-Ermeni barışında Türkiye'nin katılımı ile üçlü bir toplantı yapılmasını istemesinin gerçekçiliği" üzerindeydi..
Kimileri gerçekçi bulurken, Sanberk ve Bleda bunlardan ikisi, bazıları, "Azeriler katılır mı?" sorusunu gündeme taşıdı.
Ardından Ermenilerin bu fırsatı kullanıp, Türkiye'den resmen tanınma talep edecekleri üzerinde duruldu.
"ABD, Rusya ve İran acaba bu öneriye nasıl yaklaşırlar?" sorusuna cevap aradık..
Bu arada, İsmail Cem'in konuşmasının başında, toplantının mimarı Özdem Sanberk'e övgüler yağdırması, "O zaman neden başlangıçta onu istifaya zorlayacak bir tavır içinde olmuştu?" sorusunu da akla getirdi..
Sanberk Londra büyükelçiliğinden sonra kendisine daha doğrusu kariyerine, çünkü daha önce Müsteşarlık yapmıştı, uygun bir yer bulunamayınca, Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrılmıştı..
Toplantıda yine çok değerli bir başka büyükelçimizi gördük.. O da Sanberk gibi, kendisine yer bulunamayınca AGİT temsilciliği görevinden sonra Bakanlıktan ayrılmıştı. Yalım Eralp, gerçekten de bizim Dışişleri'nin çok değerli diplomatlarından biri idi..
Onu görünce, aklımıza 1999 yılında AGİT zirvesi geldi. O toplantıda Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Demirel'e, Kafkasya İstikrar Paktı'nı ortaya atacağı bir konuşma hazırlamıştı.
Sonra Demirel, Yalım Eralp'ten de bir konuşma yazmasını istemişti. Yalım da konuşmayı yazıp vermişti. Demirel, toplantı sırasında Dışişleri'nin yazdığını değil, Yalım'ın yazdığı konuşmayı okumuştu..
Bizim Dışişleri de buna kızmış ve Yalım'a bir kripto göndererek "O zaman al ve bu konunun içini kendin doldur" demişti.. Ne gülmüştük buna o zaman..
Diplomasi, gerilim içinde ve asık suratla değil, gülümseyerek de yapılır.. Bir diplomat gülümseyerek, hatta fıkra anlatarak karşısındakine hayır diyebilir.. Bunlar hep yaşanmıştır diplomatlık denilen meslekde .. Meslek yaşamımız içinde de bizler tanığı olduk bunların..
Onun için genç diplomatlarımıza "Gülümseyen, gülümsemeyi unutmayan diplomasiyi" örnek almalarını tavsiye ederiz..
Bu arada İsmail Cem'in, ABD'nin Irak'ı bombalaması konusundaki sorulara verdiği cevap ise, çok dikkatliydi.. Beğendik.. ABD'nin, Saddam konusundaki yeni politikasının ne olacağının ilk işareti olan bu bombalamadan sonra, ayrıntıları da bilmemizde fayda var diye düşünüyoruz. Geçen yıl Kasım ayında demiştik ki "Bush yönetimi ile Irak politikası bağlamında ters düşebiliriz. İran'a ambargonun kalkması da benzer bir zorluk çıkartabilir" demiştik..
Birincisi oluyor, ikincisi de yolda..