Silopi vakası

HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile HADEP üyesi Ebubekir Deniz 25 Ocak 2001 tarihine Silopi Jandarma İlçe Komutanlığı'na gittikten sonra ortadan kayboldu. Olay basına yansıdı. Resmi makamlar bu kayıpların bir Hizbullah eylemi olduğunu, Tanış'ın jandarmaya "haber elemanlığı" yaptığını, bu yüzden cezalandırılmış olabilceğini ima ettiler.

Ama olay pis kokuyor...
Tanış ve Deniz'in 25 Ocak günü jandarma karakoluna geldikleri dört gün boyunca reddedildi. 29 Ocak'ta ise olayın büyümesi üzerine bu kişilerin karakola geldikleri, ancak on dakika kalıp çıktıkları açıklandı. Niçin?

Tanış'ı önce bir sivil arabadaki kişiler almak istemiş, ama gitmeyince bir telefonla jandarmaya çağırılmış, o araba ve iyi Türkçe konuşan yabancı kişiler bir daha ilçede görülmemiş. Neden?

Hem birçok HADEP'li gibi Tanış'ın da yasal siyasi faaliyetlerine son vermesi için tehdit ve tacize uğruyor, hem muhbir olduğu iddia ediliyor. Nasıl?

Bu çerçevede en önemli bulgu, Tanış'ın kaybolmasından bir ay önce Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı'na yazdığı dilekçesinde anlattıkları. Şöyle demiş Tanış:

"Halen Silopi HADEP İlçe Başkanlığı'nı yapmaktayım. Eylül 2000 tarihinde Genel Merkez tarafından atamam yapıldığından bu yana güvenlik güçleri tarafından bu görevimden vazgeçmem için uyarılmakta ve tacize uğramaktayım. Son olarak 02.01.2001 tarihinde, babam Cizre'den Silopi'ye giderken askeri kontrol noktasında alıkonulmuştur. İlçe komutanlığında benim nerede olduğum, neden HADEP'ten ayrılmadığım konusunda sorgulanmış, kendisine perşembe günü Alay Komutanlığı'nda bulunmam söylenmiştir. Perşembe günü Diyarbakır'dan komutanlığı arayıp, işlerim nedeniyle söylenen tarihte orada olamayacağımı bildirdim. Cuma günü babam tekrar Silopi İlçesi Merkez Komutanlığı'na götürülmüştür. Burada Alay Komutanı ile telefonda görüştürülmüştür. Alay Komutanı telefonda babama, 'Serdar bugün mutlaka buraya gelmeli. Gelmediği takdirde bir daha Şırnak topraklarına ayak basmasın. Bastığı takdirde kendisini öldüreceğim. Kime giderseniz gidin. Yerim, mekânım, rütbem bellidir' dedikten sonra telefonu kapatmıştır. Şu anda Şırnak iline gidememekteyim. İşlerimi yapamaz haldeyim..."

Evet olay pis kokuyor...
Bu dilekçe sadece "haber elemanı" iddiasını çürütmekle kalmıyor, ciddi baskılara ve bir ölüm tehdidine işaret ediyor.

Şırnak'ta olup biten, Tanış'a yönelik tehditlerden ibaret değil. Cizre HADEP İlçe Başkanı Mehmet Dilsiz dün telefonda şunları anlatıyordu:

Ben de Serdar gibi atamayla gelen İlçe Başkanıyım. Serdar'ın gördüğü baskıları ben de gördüm Serdar'ın olayında adı geçen Alay Komutanı beni de bizzat tehdit etti, öldürmekten söz etti. HADEP faaliyetine son vermemi istiyordu Parti binası kiralamak için görüştüğümüz mülk sahiplerine kadar herkesi tehdit ediyorlar. Ben çiftçiyim, sınırda arazim var. Araziye ekim yapmam yasaklandı. Eve kapandım. Cep telefonumu değiştirdim. Ama onu bulup oradan da aradılar. Çarşamba günü Gaffar Okkan öldürüldü. Perşembe günü Serdar kayboldu. Cumartesi günü gelen bir telefondaki ses, 'Ben Azrail'im, sen de cehenneme gideceksin. Serdar'a ne oldu biliyor musun, Serdar'ı bir daha hiç kimse göremeyecek...'

Peki ne olacak? Bu iddia ve bulgular üzerine bir soruşturma açılacak mı? Açılmadığı takdirde bu olay Susurluk'un tekrarını ve politikalarını ifade etmez mi?

Ama, yasal ve meşru bir siyasi partinin, HADEP'in ülke Başbakanı ve ülkenin askeri bürokrasisi tarafından yasa dışı ve lanetli ilan edildiği bir ülkede, bu olup bitenler, bu siyasi bakışın "doğal" uzantısı değil midir?