Yeni albümünüz 100 yıllık bir siyah müziği antolojisi gibi; gospel'ı da hip hop'u da, caz'ı da soul'u da barındırıyor. Bir insanın ruhuna nasıl bu kadar müzik sığıyor?
Belki de atalarımdan kalma milyonlarca hafıza atomunun marifetidir. İçimde dışarı çıkabilmek için zıplayıp durduklarını hissediyorum!
"Mama's Gun"daki "Cleva" isimli parçanızda "İşte makyajsız böyle görünüyorum" diyorsunuz, "sutyensiz; göğüslerim biraz sarkmış, göbek de var... Bu günlerde pek formda değilim." Seksiden çok zeki olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Bilmem. Ama iç güzelliğime daha düşkünüm. Çünkü o zamanla kaybolmaz; eğer içiniz güzelse, ışık dışarı mutlaka yansır.
Siz şarkılarınızda "herkes dolgun dudaklı zenci kızları sever" diyorsunuz ama, o kızlar saçlarını düzleştiriyor şu ara...
Herkes başkası olmak istiyor.
Bütün kültürlerde ırk ayırıcı bir özellik değil...
Sorun olmasa bile biz o ayrımı yapıyoruz: Doğal, doğal olmayan diye sınıflandırmayı başarıyoruz. Ya hiçbirimiz farklı değilsek? Ya yalnızca siyah, beyaz, Çinli ya da Afrikalıysak? Ya hepimiz kararlarımızın, seçimlerimizin büyüttüğü bireylersek?
İyi bir şeye benziyor...
Çünkü gerisi çılgınlık. İnsanların kendilerini tanımlamak için kullandığı sembollerden ibaret. Bu dünyaya yalnız geldin. Giderken de yalnız gideceksin.
Giyim tarzınızı Afrikan stili olarak yorumlayanlar var ama. Bu sizin için politik bir kimlik mi?
Amerika, dünyanın geri kalanıyla iletişim kurabileceğiniz yegane yer. Bunun avantajını kullanmayı bilmiyoruz. Ayrımcılığı tercih ediyoruz. Evet, siyahlar bu ülkede çok şeye maruz kaldı. Beyazlar bana gelip "Bunu yapan büyükbabamdı, ben değildim" diyor. Belki. Ama bu ülkede hâlâ pislik gibi yaşayan insanlar varsa, birinin bunun sorumluluğunu alması gerekiyor. Ben de, para kazanıyorum diye kendimi sıyıramam bu işten.
"Green Eyes" isimli şarkınız çok etkileyici. Yüreğinizle mantığınız arasındaki farkı araştırıyor gibisiniz...
Bu şarkı kalbimiz kırıldığında, ilişkilere yüklediğimiz önemi anlatıyor. Bazen öyle abartıyoruz ki, sanki ilişkimiz iyi gitmiyorsa, hayatımız da berbatmış gibi geliyor.
Ve hayatınız berbatsa, iyi bir ilişkiniz de olamaz, öyle mi?
Hayatınızı bir ilişkiyle düzeltemezsiniz. Bizler insanız, değişiriz ve kalp ağrıları çektiğimiz de olur. Varoluşumuzun temel sebeplerinden biri budur; sevdiğimiz insanla aramızdaki ilişki, hayatımızı paylaştığımız kişi. Ondan çok şey bekleriz. Oysa asıl olan beklemek değil, kabullenmektir.
Sizi cazın ikonası Billie Holiday'e benzetmelerine ne diyorsunuz?
Bence çok güzel bir kıyaslama bu. Ne kadar yaratıcı, harika bir ruhtu o. Duygularını paylaşarak başkalarına yardım etmek isteyen biriydi. Benim de tam olarak yaptığım bu.
En çok ne ilginizi çekiyor?
Oğlum Seven. Üç yaşında ve ben harika bir anneyim. (Interview)