kapat

15.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Uniform aşklar

FM'lerin birinde, adını sanını bilmediğim bozuk aksanlı bir delikanlı, ağzını yaya yaya Necla'dan Hakan'a, Murat'tan Esra'ya sevgi mesajları iletiyor. Arasına zorlama ilginçlikler ve "zeka pırıltıları" sıkıştırılmış, kişiliksiz sevgi sözcükleri, üretim bandından çıkan bir örnek sucuklar gibi dökülüyor ağzından...

DJ, sevgi mesajlarını bitirip programını kapatırken hızını alamayıp bizi de nasiplendiriyor içindeki aşk ateşinden: "Hoşçakalın, sizi seviyorum."

İşte bu cümle bam telimin tam üstüne basıyor. "Artık yeter!" diye bağırmak istiyorum.

Yüzünü hiç görmediğim DJ... Adını sanını bilmediğim TV sunucusu...

Oy isteyen politikacı...

Uvertür şarkıcı, hepsi aynı cümleyi sakız etmiş çiğniyor: Sizi seviyorum...

İyi de, ben seni sevmiyorum.

Sen nasıl olup da seviyorsun beni? Neyimi seviyorsun?

Ben senden beni sevmeni değil, doğru dürüst bir Türkçe'yle anons yapmanı bekliyorum. Ben şarkıcıdan sevgi değil, iyi şarkı söylemesini istiyorum. Politikacıyı beni sevsin diye değil, iyi hizmet etsin diye seçtim...

Herhalde hiçbir sözcük, insanoğlunun bu kadar kadrine uğramamış, içi bu kadar boşaltılıp bu kadar anlamsızlaştırılmamıştır.

Amerikan filmlerinden apartma bir klişe, vıcık vıcık bir romantizm kol geziyor etrafta... TSE damgalı aşklar işporta mallar gibi yayılmış tezgahlara...

Pastacı çırakları kapı kapı dolaşıp kalp biçiminde kırmızı çikolata kutuları taşıyor. Çiçekçiler kömür tevziatı yapar gibi kırmızı gül dağıtıyor. Kapıyı açanlar, dudaklarını büzüp gözlerini bayarak, çiçeklerini alıp kutsal kitap gibi bağırlarına basıyorlar.

Be hey Allah'ın kulu! Hiç değilse çikolata yerine lokum ya da ne bileyim pamuk helva alsaydın; hadi çikolata aldın diyelim, kalp yerine testis biçimi bir torbaya koysaydın!

Azıcık zorlasan, aşkınıza biraz daha özgün bir sembol bulamaz mıydın?

***

Pavlof'un köpekleri gibi, St. Valentine'ın adını duyar duymaz başlattığımız "seni seviyorum" nakaratı; Sevgileri üzerine iki dakika düşünmeye üşenenlerin giriştikleri bu toplu aşk ayini. Bu iç bayıltıcı show artık bittiğine göre, aşklarımızın gerçek durumu üzerinde biraz düşünmeye ne dersiniz?

Sevginin iki ya da daha çok kişi arasında yaşanan, o kişilere özgü bir ilişki olmaktan çıkıp üniforma giymesi, aynı sözlerle dile getirilip aynı sembollerle ifade edilmesi; bir örnek davranışlarla ortaya konması size korkunç gelmiyor mu?

Siz yaşanan bu şovun ardında, o kadar lafı edilmesine rağmen bir türlü birey olamamanın, bireysel ilişkiler kuramamanın; şu ya da bu ebatta bir sosyal kimliğin norm ve sembolleriyle yetinmek zorunda kalmanın acısını hissetmiyor musunuz?

Biri kalkıp da "Sen kalp biçimi çikolata kutularıyla idare etmeyi bir kenara bırak da bana kendi sevgini anlat" dediğinde üç dakikadan fazla konuşamamaktan hicap duymuyor musunuz?

Size has, ama gerçekten size has olan birşeyler; size has bir sevme biçimi, bir serenad üslubu, size has bir romantizm, size has bir yas tutma tarzı, size has bir analık-babalık davranışı yaratmadıkça, birey olmaktan nasıl söz edebiliyorsunuz?

İçinde yaşadığınız toplumun, milletin, cemaatin ortak duygularını, davranış kalıplarını bir kenara bıraktığınızda, ne kalıyor geriye?

Söze özgü ne var dağarcığınızda?

Bütün bunları bir kenara ittiğinizde elleriniz bomboş kalıyorsa eğer, paniğe kapılmayın. Hiçbir zaman geç olmadığını düşünüp bir an önce birey olmaya bakın.

Yeter ki kolayına kaçmayın.

(Bundan beş yıl önce, yine bir Sevgililer Günü ertesinde böyle söylemişim. Aradan geçen yıllarda 14 Şubat'lardaki sevgi nümayişi daha azgınlaşıp aşklar daha da anonimleştiğine göre, aynı uyarıyı bir kez yinelemekten bir zarar gelmez. Korkarım fayda da!)

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır