Şarkıcı Seda'ya giden müslüman paralar!
İşte islamcı sermaye de yeşil leğene atılmış istavrit balığı gibi çaresiz çırpınışlara başladı. Bizim laik gazetecilere de malzeme çıktı.
Manşetler renklendi.
Heyecan yükseliyor.
"Ver benim paramı, senin kâr-zarar ortaklığı belgenden çıkıyorum" diyenlere ödemeleri yapamadığı için yönetimine el konulan İhlas, inanç kimyasıyla birlikte sarsılıyor.
İhlasın sahibi Enver Ören, müslümanlığa uygun düşsün diye "paraya faizsiz para kazandırma" modeliyle topladığı birikimleri şarkıcı kız Seda'ya, artist kız Gülben'e, türkücü Selami'ye, sütun bacaklı Ebru'ya, güzel gülüşlü Hülya'ya bolca dağıtmış..
Artist Gülben'e ayda 40 milyar lira...
Şarkıcı Seda'ya ayda 80 milyar lira...
Doğru mu bu rakamlar?
Doğru olsa bile işin özü gidip gidip; Gülben'e, Seda'ya, Hülya'ya, Ebru'ya Kadir ile Cüneyt'e bol kepçe dağıtılan faizsiz müslüman paralara değil, "kriz neden, niçin çıkıyor, niçin batıyor bankalar? " noktasında düğümleniyor.
Haksızlık etmeyelim...
Batan ve batıran...
Sadece faizsiz İslami sermaye değil...
Laik faizci sermaye de nanay...
Atatürkçü devlet sermayesi de mosmor...
***
Gözün kör olsun paranın maliyeti...
Paranın bir maliyeti var...
Doğru hesaplarsan güldürür...
Yanlış hesaplarsan kıvrandırır...
Seni ilk terk eden, ayda 40 milyar lira aktardığın artist Gülben olur... Ve dolar bazında yılda yüzde 20-25, mark bazında yüzde 30-35 kâr payı dağıttığın için "seninle saadet zinciri kurmuş" Almanya'daki, Belçika'daki gurbetçi işçi ile Anadolu'daki birikimci, "ver paramı, ben kâr payından çıkıyorum..." demeye başlar.
Ve aldığım bilgiye göre çıkış hızlı...
Demirel'in Cumhurbaşkanı iken Clinton'un onuruna Çankaya Köşkü'nde verdiği yemeğe kadife sesli Muazzez Ersoy'la gelmiş olmak da Enver Abi'yi kurtaramaz.
***
İster İslamcı sermayedar ol, ister laik bankacı, paranın maliyetini doğru hesaplamayanlar batıyor. "Ben bu parayı halktan topluyorum, bunu kaça satacağım, kredi vereceğim şirket verimli çalışan bir firma olacak mı, yılda ne kadar kazanç sağlayacak, ona yatırdığım parayı bana söz verdiği şekilde geri ödeyebilecek mi?" diye maliyet hesabı yapamayanlar dökülüyor.
Kriz büyük öğretmen oldu...
Bize öğretiyor...
Anlayana ders ...
Dikkat edin. Üç kesim birlikte dökülüyor:
BİR: Devlet bankaları....
Topladıkları parayı kötü kullanıyor. KİT'lere, birliklere, görev zararlarının kapatılmasına, maliyet hesabı yapmadan pompalıyorlar.
İKİ: Holding bankaları...
Topladıkları parayı kötü kullanıyor. Holdingin verimsiz çalışan, savruk kurulmuş şirketlerine, maliyet hesabı yapmadan aktarıyorlar.
ÜÇ: İslami finans şirketleri...
Onlar da topladıkları parayı kötü kullanıyor. Aşırı büyük kurulmuş, gösterişli, tantanalı, fakat verimsiz şirketlere, maliyet hesabı yapmadan, parayı sifonladıkları ortaya çıkıyor.
***
Dolayısıyla sorunun özü sadece şarkıcı Seda'ya ödenen yüklü aylık değil. Sorunun özü; maliyet hesabı... İflas eden devlet bankacılığı ve ona öykünen holding bankacılığı ve holding bankacılığını kopya eden islami faizsiz finas kurumu bankacılığı ekonomiyi yangın yerine çevirdi.
Türkiye yanan eve döndü...
Ev yanıyor...
Söndürme çaresi düşünen yok.
Evin sahipleri, içerde ince saz heyeti kurmuş fasıl yapmaktalar. SPK'nın eski başkanı Ali İhsan Karacan işin zorluğunu şu benzetmeyle anlatıyor: "180-200 kiloluk bir adama, bir yılda 40 kiloya ineceksin. Bu da yetmez bale yapacaksın, der gibi program yapıldı. Ama adamın vücudu yağ, kolesterol deposu olmuş. Şekeri var... Tansiyonu damarlarını çatlatacak kadar yüksek..."
Bütün sorun:
Adamı öldürmeden yaşatmak...
Ve bale yaptırmak..
Önerisi olan bir adım öne çıksın!
Enflasyonu indirme programını zedelemeden, geriye dönmeden, ucuza, kolaya, yalana, dolana sapmadan, halk dalkavukluğuna yenik düşmeden ne yapılabilir?
