kapat

15.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

Bekle Avrupa, geliyoruz!
Bana "G.Saraylıdır... Beşiktaşlıdır" dediler. Ben Fenerliyim. Profesyonelim ve idealistim. En büyük mutluluğum şampiyon Fenerbahçe ile Avrupa'da yaşayacağım başarılar olacaktır

Herkes neden Fenerbahçe'yi tercih ettiğimi sordu. Türkiye'nin en renkli camialarından biri. Sayısız şampiyonlukları var. Ancak hiçbirinde Türk teknik adam yok. Bu benim için çok cezbediciydi.

Fenerbahçe'de radikal kararlar alınmalıydı. Başkan ve yöneticiler benimle aynı fikirdeydi. Anlaşma yapmadan önce bir takım transfer listeleri yapılmıştı. Bazıları kesinleşmeye yakındı. Bunları değiştirdim. Yeni bir transfer politikası izlememiz şarttı. Zaman da dardı.

TARAFTARIMIZLA BARIŞTIK
* Önce işe Samandıra'yı futbol tesisi yaparak başladık. Bu konuda Aziz Yıldırım'dan tam destek gördüm. Zaten başkanın büyük projeleri vardı. Benden önce başlamışlardı. Öncelikle Şükrü Saracoğlu Stadı'nın zeminini değiştirdik. Tempolu takımlar için eski zemin handikaptı. Atletizm pistini kaldırdık. Soyunma odalarını yeniledik. Fener taraftarına layık bir stad yarattık.

* Başarısızlıklar, tribünle takım arasındaki diyaloğu ortadan kaldırmıştı. Taraftarımız alışkanlığını bıraktı; konsantrasyonumuzu bozacak bir ortam oluşturmadı.

TRANSFERLERİM HESAPLIDIR
* Düşündüğümüz transferleri gerçekleştirdik. Yabancı transferleri aynı kültürden, benzer coğrafyalardan yapmayı amaçladım. Transfer ettiğimiz yerli ve yabancı futolcuları İstanbul'a getirip, Fenerbahçe'yi tanımalarını, camiada yaşanan coşkuyu, heyecanı hissedip, görmelerini sağladım. Onları İstanbul'daki sosyal yaşam içinde tuttum. Onlara sonradan pişmanlık duymamaları için şunu anlatmak istedim: "Yaşayacağınız kent, oturacağınız semt bu. İşte oynayacağınız takım ve camiası. Çalışacağınız tesis, şampiyonluğa susayan taraftarın dolduracağı stad bu." Onlar, "Bu şehirde mutlu oluruz, Fenerbahçe'de oynarız" deyinceye kadar bekledik.

* Fenerbahçe'de 18 yıldır Türkiye Kupası'na hasret çekiyor. Kupaya ambargo koyan G.Saray'ı saf dışı bıraktık. G.Saray rakipsiz değil. Çünkü karşısında artık bir Fenerbahçe var. Onları ligde de geri de bırakacağız. Bu güce sahibiz. Fenerbahçe, Fenerbahçe olarak geri döndü.

* Fenerbahçe'de olmaktan son derece mutluyum. Bu takımla yönetim ve taraftar iftihar edecek. Ama en büyük mutluluğu Fenerbahçe ile Avrupa'da yaşayacağım başarılar tattıracak.

DERBİDEKİ PENALTILAR
* Kupa maçında turu geçeceğimize inanıyordum. Rüştü ile konuştum. O da inançlıydı. Hangi köşelere gideceğini konuştuk. Arif topa koşarken "kımıldamama" kararı aldık. Hasan'ın penaltısında sola, Ümit'inkinde mutlaka sağa yatması gerektiğini söyledim. Rüştü, Ümit'in atışı konusunda tereddütlüydü. Atışlar yapılırken heyecandan titriyordum ama inancımızı kaybetmemiştik. Jardel'in penaltı kullanacağını tahmin etmiyordum. Biz "Popescu ile Ergün" atacak diye düşündük; atmamaları sürpriz oldu.

'Halı sahada bile hırslıdır'
UEFA Asbaşkanı Şenez Erzik anlatıyor: "Haziran 1989... Federasyon başkanıyım. Yönetim kuruluyla Denizli'nin Çeşme'deki oteline gittik. Halı sahada maç yapacağız. Onların kalesini Mesut Yılmaz'ın kardeşi Turgut Yılmaz koruyordu. Maç 5-5'ti. Son saniyede Turgay Aksoylu kesti, ben de voleyi çaktım. 6-5 kazandık. Sahadan çıkıyoruz. Tebrik için elimi uzattım. Denizli, "Eeeee" diye terslendi. Öyle hırslıydı ki bir dostluk maçında bile yenilgiyi hazmedememişti. Onun kitabında hep 'kazanmak' var.

Almanya'daki tanıtım elçimiz
İKİ dolu dolu yıldan sonra bir yıllığına Almanya'ya gittim. Achaen teknik adamlık hayatımın en önemli dönemidir. Her günü, her saati başlıbaşına bir kitap olacak anılarla dolu. Bunların bazıları doğrudan futbolla ilgili de değil. Bir örnek vereyim: Bir kokteylin onur konuğuydum. Achen Belediye Başkanı beni bir parlamenter ile tanıştırdı: "İşte Türkiye aleyhine sürekli oy kullanan şahıs bu!" Parlamentere sordum: "Türkiye için neden bu kadar ön yargılısınız? Bizi tanıyor musun? Türkiye'ye hiç gittiniz mi?" Gitmemişti. Davet ettim. Eşiyli birlikte bir hafta Antalya'da ağırladım. Sonra İzmir'e Çeşme'ye getirdim. Yaklaşık 10 günümü ona bizi tanıtmaya ayırdım. Havaalından uğurlarken bana, "Hayatımda herhalde Türkiye aleyhine son kez oy kullandım" dedi.

'Başarıyı paylaşır'
G.Saray'In eski Futbol Şubesi sorumlusu Ergun Gürsoy anlatıyor:

"Avrupa kupalarına katılabilmek için ilk üçe girmemiz şarttı. Sarıyer ile çekişiyorduk. Son maçımızı İzmir'de Karşıyaka ile oynuyoruz. Devreyi 1-0 yenik kapadık. Maçta Tanju ile Uğur birbirbirine hakaret ediyordu. Soyunma odasında Denizli fena köpürdü ve ikinci yarıya onları çıkartmama kararı aldı. Hayati bir maçtı. Mustafa'nın koluna girip ikisini de affetmesini rica ettim. Prensipliydi ama beni çok severdi. Kırmadı. Tanju ile Uğur'u duştan alıp formalarını verdi. Maçı 3-1 kazanıp Avrupa şansını yakaladık. O tanıdığım en mükemmel insan. Mert, delikanlı, adam gibi adamdı. Başarıları hep futbolcuları, yöneticileri ve başkanıyla paylaşırdı. Asla egoist değildi."

LEVENT TÜZEMEN

BİTTİ


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır