kapat

13.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


Tantan haklıymış!

Geçen akşam bir toplantıda yanımda oturan bir gençle yaptığımız konuşmada duyduklarım "Acaba Türkiye'de anne babalar çocuklarının yaşamını yeteri kadar dikkatle izliyorlar mı?" sorusunu aklıma getirdi.

Bu genç eğitimini iyi bir Amerikan üniversitesinde tamamlamış, şimdi de orada çalışıyor ve yaşıyor.

"Sigara ve içki"den başlayan sohbetimiz sırasında onun "Burada anne babalar çocukları uyuşturucu kullanacağına sigara içmesini tercih ediyor" sözüne ben "Ama bizde uyuşturucu fazla yaygın değil zaten" cevabını verince "Yanılıyorsunuz. Sandığınızdan çok daha yaygın. Ben bu gelişimde ne kadar süratle yayılmış olduğunu farkettim" dedi. Ve benim hayretten faltaşı gibi açılmış gözlerimi umursamadan aşağıdakileri anlatmaya başladı:

Gece klüplerinde suya talep çok olduğu için fiyatı artmış. Bunun nedeni de gençlerin gitmeden önce Extacy, Crack, Marijuana gibi uyuşturucuları alması ve bunların da vücut suyunu 'dehydrate' ederek fazla susatmasıymış. Onun için gençler suya hücum ediyorlarmış. Bir de Red Bull'a..

Neden Red Bull?
Bizde Amerika'daki gibi içki almak için yaş sınırı 21 olmadığından gençler 16-17 yaşlarından başlayarak rahatlıkla içki içebiliyorlar. Daha çok sporcuların, enerji vermesi için, bir tür uyarıcı olarak içtiği Red Bull da bu özelliğiyle, o yaştan başlayarak gençlerin son günlerde en çok rağbet ettiği içki olmuş. Uyuşturucu alanlar uyuyup kalmamak için bunu Red Bull'la dengeliyorlarmış.

Amerika, İngiltere gibi ülkelerde uyuşturucu kullananların biraraya geldiği, sabahlara kadar süren "Rave" adlı özel geceler bizde de çok yaygınmış. Haftanın belli gecelerinde bunu yapan klüp ve restoranlar varmış.

1999 yılının yaz aylarında İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın emriyle polislerin yazlık gece klübü ve restoranlara ani baskın yaparak aramalarına, herkese potansiyel suçlu muamelesi yapılması nedeniyle en çok karşı çıkanlardan biri bendim. İtirazımı geri alıyorum. O haklıymış, durum oldukça ciddi.

Diskolar, gece klüpleri ve hatta gerekiyorsa gençlerin müdavimi olduğu restoranlar bile rahatsızlık vermeden, sivil polisler tarafından didik didik aranmalı.

İçişleri Bakanı bu işlerin uzmanı, gençlerin zehirlenmesine engel olmalı.

Ve anne babalar, çocuklarını sabahlara kadar gönül rahatlığıyla sokağa salıvermemeli. Benden söylemesi!

Kadın pilot olmaz mı?
Askeri pilot Ayfer Gök'ün uçağının düşmesi üzerine erkek pilotlar kadınların fiziksel ve ruhsal özelliklerinden dolayı savaş uçağı pilotu olamayacağını söylemeye başlamışlar hemen.. Hiç şaşırtıcı değil.

Siyasette de aynı hataya düşüldüğünü gördük daha önce.. Çoğunluk erkek olduğu için kendilerinin arka arkaya yaptığı hatalar erkekler hakkında bir genellemeye neden olmuyor da tek bir kadının yanlışları tüm kadınlara maledilerek gelecek için kesin yorumlar, sonuçlar çıkarılabiliyor.

Oysa psikologlar bu tür sonuçların bilimsel olmadığını açıklayıp duruyorlar.

Ayfer Gök cesaretinin bir çok erkekten fazla olduğunu meslek seçimiyle göstermiş zaten tanıdıklarınız arasında uçak yolculuğundan bile korkan kaç erkek olduğunu bir düşünün..

Ve ayrıca.. İlk gün yazılan bir detay sonradan aynen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın zırhlı aracı konusunda olduğu gibi ortadan kalkıverdi. Ayfer Gök son derece dakik tepki vererek hemen uçaktan atlamış ama paraşütü açılmamış.

Belki de ona verilen paraşüt eski, sakat, kontrol edilmemiş bir paraşüttü ve onun için açılmadı..

Belki de uçaklar çok eski ve uyduruk oldukları için genç pilotlarımızı ardarda kaybediyoruz..

Onun cesaretini tartışanlar önce bunları tartışıp, gencecik bir subayın ölümüne neden olan sorumsuzları cezalandırsınlar.

Aile Babası
Bu olağanüstü güzellikteki filmi Pringles Cinema Club'ın Beyoğlu AFM Fitaş Sineması'nda yaptığı gala gösteriminde izledim.

Konu; Bol paralı, başarılı bir Aoll Street uzmanı olan Jack Campbell'in "hayatta her istediğime sahip oldum" dediği anda yaşamında mevcut olmayan bir mutluluk boyutunu görmesi için "Bir bakışlık" zaman periyodunda eski kız arkadaşıyla evlilik ortamına gönderilmesi.. Kısa bir rüya gibi.. Jack bu rüyadan başlangıçta hiç hoşnut olmaz ama sonra da uyanmak istemez.

Nicholas Cage ve Tea Leoni'nin oyunları inanılmaz.. Hollywood bunu nasıl sağlıyor bilmiyorum, havasından mıdır, suyundan mıdır (yoksa yeteneksizlerin anında elenmesinden midir) çocuk oyuncular dahil tüm aktörler başarılarıyla adeta "yetenek" kelimesinin tanımını yapıyorlar. Sanki gerçekten yaşıyorlar o anı.

Bruce Willis'in komedi filmi The Kid (içimdeki çocuk) de "aile babası" gibi yaşamın farklı boyutlarına fantezi, masal benzeri olaylarla geçiş yapılan son derece ilgi çekici ve eğlenceli bir film. Başarılı imaj danışmanı Russ Duritz önce çocukluk haliyle, sonra da yaşlandığında dönüşeceği kimlikle karşılaşıyor. Willis'in süper oyununu anlatmak gereksiz ama filmde çocuğu oynayan Spencer Breslin'in oyunundan söz etmeden geçmek de imkânsız. Çocuğun büyüyünce en az Bruce Willis kadar başarılı olacağı görülüyor. Yüzlerce çocuk arasından, istenenden iki yaş daha küçük olmasına rağmen tercih edilmesi de bunu kanıtlıyor zaten. Filmdeki espriler de inanılmaz güzel. Bu filmleri çocuklarınızla birlikte izleyebilirsiniz, kaçırmayın!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır