kapat

13.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
NURİYE AKMAN(nakman@sabah.com.tr )


İşte Nilüfer'in Ayşe'si

Ayşe Nazlı... Tıpkı annesi Nilüfer gibi minicik bir biblo... Meğer bazı aileler, Nazlı bebek Ayşe'yi 'minyon' olduğu için evlat olarak kabul etmemişler...

NİLÜFER, bebeğinin adını, iki sene önce bir evlatlık edinmeye karar verdiğinde koydu: Ayşe. En klasik, en şirin Türk ismi. Nazlı'sını ise onu bulanlar koydu. Nerede nasıl bulunduğu bilgisi gizli olduğu için neden "Nazlı" belli değil. Belki de çok minyon olduğu için kondu bu isim. Gerçekten Ayşe Nazlı, minicik, biblo gibi bir bebek. Nilüfer gibi.

Ayşe Nazlı acaba bir kadını mutsuz eden varlığının, başka bir kadını nasıl büyük bir mutluluğa kavuşturduğunu anladığında ne hissedecek? Evlat edinilmeyi beklerken birkaç ailenin gelip ona baktığını ama çok minyon olduğu için almadığını öğrenince ne hissedecek? Çağlayan sesli, bir minyon kadının onun bu hikayesinden çok etkilendiğini öğrenince ne hissedecek? Onun sağlık tetkiklerini yaptırırken "Ne olur önemli bir sorun çıkmasın" diye dua ettiğini duyunca ne hissedecek? Onu çok seven annesinin medyatik olması nedeniyle her şeyi çok erken yaşlarda öğrenince ne hissedecek? Ya o da almasaydı beni diye ürperecek mi? Öz annesini merak edecek mi? Acaba "Anneler bebekleri değil de, bebekler anneleri seçseydi kimi seçerdim ben?" diye düşünecek mi? Ve bütün bunlara başka hangi hisleri ekleyecek? İşte taze anne Nilüfer ve Ayşe Nazlı'sı...

SADECE MİNYON...
* Gerçek annesinin terk ettiği bu bebeğe bir hikaye giydiriyor musun kafanda?

* İnsanın aklından tabii ki geçiyor ama işin o yanı beni çok fazla ilgilendirmiyor. Yani bir sebeple bırakılmış. Ayşe Nazlı'nın bu eve geldiği günden itibaren hayatı benim için önemli. 5 hafta oldu bu eve geleli. Dört ay yuvada kalmış. Bulunduğu zaman 1 kilo 300 grammış. Üç hafta kuvözde kalmış. Sağlık problemleri olmuş, bir sürü şey atlatmış. Çok görmüş geçirmiş bir kız yani. Onun bu mücadelesi beni heyecanlandırdı. Sağlığı ile ilgili bir takım endişelerim olmuştu ilk başlarda. Tetkiklerini yaptırdım. Umarım bir şey çıkmaz diye dua ettim. Normal çıktı. Sadece biraz minyon. Ama çok tatlı.

* Hiç bilmediğiniz bir genetik mirası devralmaktan çekinmediniz mi?

* Genetik faktörler çok önemli ama fiziksel görünümünde daha etkili. Kişiliği ile ilgili gelişimler sanki sonradan şekilleniyor.

* Sizden evvel bebeği görüp de almayan aileler oldu mu?

* Bunu söylemek istemiyorum... (Duygulanıyor...)

* Üzülme, kader işte. Sen bu bebeği alasın diye belki onlar istemedi.

BENİ 12'DEN VURDUN
* Beni asıl etkileyen bu oldu. Aslında açıklamak istemiyordum ama tam 12'den vurdun yani. Peki anlatayım artık. Biraz davranış olarak ayına uygun fakat küçük bir bebek. Sonra da yuvada kaldığı için gelişimini gerektiği gibi tamamlayamamış. Onun için bir doktor gitti bebeği gördü. Ve bana kesin alabilirsiniz diye bir şey söylenmedi. Senin sorduğun hikaye de beni çok etkiledi. Yani birtakım ailelerin görüp de onu almak istememeleri.

* Bebek sağlıksız çıksaydı almayacak mıydın?

* Tabii çok önemli bir karar. İleride benim hayatımı da çok etkileyecek bir şey olabilirdi. Doktor ilk muayeneye gittiğinde, cin gibi ama minik bir bebek dedi. Şöyle düşündüm. Ben kendim doğurmuş olsaydım, nasıl doğacağı konusunda bir garantim var mı?

* Sen de prematüre doğurabilirdin.

* Tabii sakat ve zeka özürlü bir çocuk da doğurabilirim. Bu çocuğu istemiyorum deme şansım var mı? Yok. Günlerce her şeyine baktırdım. "Normal" dendikten sonra kendime güveniyorum dedim. Ben onu alırım öyle bir kilo aldırırım, öyle bir büyütürüm ki dedim...

* Onu almayan anne babalar sana çok mu dokundu, acıttı?

* Acayip. Test sonuçları normal çıktıktan sonra bebeği görmeye giderken almaya karar vermiştim. Gördükten sonra, saçı şöyle, kilosu böyle diye fikrim değişmeyecekti. Bir ayda 1.5 kilo aldı. Gördüğü özel ilginin sonucu tabii.

* Bir reçete yok ama genelde ilkokul öncesinde söylemek gerekiyormuş. Ama Ayşe Nazlı çok erken öğrenecek. Fazla şansı yok.

* Kesinlikle. Ona, "Çok şanslıyım. Sen buraya geldin. Seni çok seviyoruz" demek gerektiği söyleniyor. Anlamasa bile hissedermiş.

AYŞE NAZLI'NIN ÇÖPÇATANLIĞI
Gökberk gibisi zor bulunur...

* Gökberk Bey geldi mi?

* Geldi. Çok duygulandı.

* Bebek ikinizinmiş gibi geliyor mu?

* O kadar da değil. Bu kararı verdiğimde o beni çok desteklemişti. Hatta birlikteyken Ayşe ile birlikte tatil planları yapmıştık. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

* Bu çocuğun ondan olmasını ister miydin?

* Öyle şartlarımız yoktu. Evet dersem şimdi romantik olur.

* Bebek sizi tekrar bir araya getirmez mi?

* Onu bilmiyorum.

* Kalbin "Neden olmasın?" diyor mu?

* Gökberk benim kendimi çok yakın hissettiğim, çok sevdiğim, çok doğru dürüst bir insandır. Hayatımdan hiçbir zaman çıkartmayı düşünmediğim bir insan. Böylesi çok az bulunur. Hele de günümüzde. Çok güvenebileceğim, çok sırtımı yaslayabileceğim biri.

ANNE-KIZIN BİR İSTEĞİ VAR...
Kayahan ninni bestelesin

* Bir anne mutsuz olacak, bebeğini terk edecek, seni sevindirecek.

* Evet tabii ki kimse böyle bir şey beklemez. Ama şartlar böyle ilerliyor. Dünyanın her yerinde terk edilen bebekler var. Hayatın gerçeği bu. İnsanlar bırakıyorlar bebeklerini. Ve evlat edinilmesi onun için iyi bir şey. Öteki türlüsü daha kötü. 18 yaşına kadar yuvada kalmak zorunda.

* Bir ninni besteleyecek misin?

* Evet. Yapmayı isterim.

* Kayahan'ın var mı böyle arzusu?

nBelki de Ayşe Nazlı'ya bir ninni hediye eder, kimbilir?

Kendimi iki yıl hazırladım

* Başkasının bebeğini senin hissedebilmende ne gibi gel-gitler yaşadın?

- Hiçbir gel-git yaşamadım. Ben buna bir hafta evvel karar vermedim ki. İki seneye yakın bir süre kendimi hazırladım zaten. Her yerde gelip beni tebrik eden pek çok hanım oldu. Bunların aralarında çocuğu olmayan, evlatlık almayı aklından geçirmiş fakat cesaret edememiş hanımlar da vardı. Gerçekten onu benimseyebildiniz mi diye sordular. Ben de dedim ki şiddetle tavsiye ediyorum. Her geçen gün ona olan sevgimin arttığını görüyorum.

* Aranızdaki yaş farkı korkutuyor mu?

- Kafa olarak o yaş farkının bizi etkileyeceğini zannetmiyorum. Kafa ve ruh olarak kendimi küçük hissediyorum. Ama bedenler belli bir yaştan sonra yıpranmaya başlıyor. Ayşe geldikten sonra kendime dikkat etmem gerektiğini düşünüyorum.

* 1 yıl sonra olsa, bu bebeği alamazdın

- Evet, son hakkımdı 0-1 yaş arası için. Kısmet işidir. Bunların daha evvelden programlandığına inanan bir insanım. 46 yaşına girince bir yaşında çocuk alabiliyorsun. Arada 45 yaş olacak en fazla.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır