İslam...Mezar... Şeyh....

Tatilin de krallığı bitti. Hayatın içinde gezdik, tozduk, dinlendik. Çıktık geldik yine gazete sayfalarının içine...

Konuşulanlar nedir?

İslam... Mezar...

Naaş... Tarikat...

Şeyh....Cami avlusu...

Ve Mimar Sinan'ın kriterleri...

Mimar Sinan'ın; "kimlerin imam olabileceğini" vasiyet eden öğütleri, "Kopenhag Kriterleri"nden 8 gömlek önde ve 440 yıl önce söylenmiş sözler bugün bile inanç dağlarını yerinden oynatıyor.

Sinan Süleymaniye'yi yapmış... "Kimler imam olabilir?" vasiyet etmiş.

İmam; yani önder...

İmam; yani lider...

Alet ilimlerini bileceksin.

Yüksek ilim sahibi olacaksın.

Bilim insanı olacaksın.

O dönemin ileri dillerinden Arapçayı, Farsçayı "hem okuyacak, hem yazacak, hem konuşacak kadar" iyi bileceksin...Bunların üstüne ayrıca Latince de bileceksin.

İslamı bileceksin..

Hristiyanlığı da bileceksin.

Bunların ikisini kıyaslayabilecek kadar derin bilgilerin de olacak.

Ata bineceksin...

Spor yapacaksın..

Güzel giyineceksin..

Pırıl pırıl görüneceksin..

Tek bir kadınla evleneceksin....

Başka kadınlarda gözün olmasın diye evlendiğin kadın güzel olacak. Ayrıca insan yapısı bilimini de bir doktor kadar olmasa bile temellice bileceksin.

İşte o zaman; Süleymaniye'ye imam olabileceksin.

***

İslam dini mi bu kadar geriledi, yoksa bizim önderler mi bu kadar çapsızlaştı? Cennete daha kestirmeden gidebilmek için Süleymaniye Camii'nin "Hazire"sine gömülerek özel bir imtiyaz çıkartmak isteyenlere, cami avlusunu açma yarışına giriyorlar. Buradan oy mu bekliyorlar yoksa gerçekten dinin gereğini mi yerine getirmek istiyorlar?

Tarihçilere kulak ver...

İslamın ilk kurucularında da, dört halife; Ebubekir, Ömer, Osman, Ali'de de, onu İspanyaya'ya götüren Emeviler'de de ve Çin sınırına kadar taşıyan Abbasiler'de de "mezar yapısından, süsünden, görkeminden ve yerinden kişiye özel imtiyaz, üstünlük, farklılık çıkartma" fikri yoktu.

İslamda tantana yok...

Gösteriş yok... Süs yok...

Mezarın anıtlaması hiç yok....

Ölüsünü çöle gömüyor. İster kral olsun, ister kraliçe, ister çoban olsun, ister halife mezarına herhangi bir taş, işaret, süsleme, anıtlaştırma, abartı filan da koymuyor. Tarih kitaplarının yazdığına göre, bu dine süslü, görkemli mezarlar geleneğini bizim Türkler getirip soktular. Türkler'de Şamanizmin etkisiyle atıyla, silahıyla, sevdiği eşyalarla gömülme ve mezarın üzerine işaret koyma geleneği, tarihte kalıcı izler bırakmış Türk devletleri Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklular tarafından getirildi.

Sekizgen gövdeli..

Kule tipi... Çatısı örtülü...

Sandukalı türbeler, mezarlar, anıt mezarlar Türkler tarafından İslamlığa sokuldu.

***

Dolayısıyla...

Eğrisi doğrusuna denk geldi....

İslamın özüne, ilk günlerine gitmek özlemi ve arzusuyla tarikat cemaati içinde örgütlenen Nakşibendi Esad Coşan ile damadının Süleymaniye Camii'nin arka avlusuna gömülmesi isteğinin Cumhurbaşkanı tarafından geri çevrilmesi, sorunu getirip yerli yerine oturttu...

Nakşibendiler...

Ve bütün tarikatlar...

Cumhurbaşkanı Sezer'e teşekkür etmeliler.

Cumhurbaşkanı Sezer'in vetosuyla "islam dini kabir yerinden imtiyaz çıkartmak gibi bir batıldan" dönmüş oldu.

İslam eşitlikçi değil mi?

Allah katında...

Herkes aynı değil mi?

O zaman bir insan Müslümansa ölüsünün gömüleceği kabir makamından özel bir farklılık, üstünlük, imtiyaz isteme hakkını nereden alıyor? Böyle bir hak, kutsal kitabın neresinde yazıyor?

Şimdi tarihi viraj alındı.

İçtihat teşekkül etti.

Tanrı gecinden versin Korkut Özal'ın, sonra Semra Özal'ın, Zeynep Özal, Efe, Ahmet, torunlar, davulcu, Jaguar'cı damatların da Süleymaniye'de mezar yeri sırasına girmesinin önlemi alınmış oldu.

Tatil bitti..Döndük..

Herkese yeniden merhaba...