Yargı gecikerek de olsa görevini yaptı. DGM Susurluk sanıklarını yasanın elverdiği en yüksek cezalara mahkum etti.
Özel Harekât Dairesi eski Başkanı İbrahim Şahin çetenin polis kanadını, eski MİT mensubu Korkut Eken de sivil kanadını organize edip yönettiği iddiasıyla 6'şar yıl ağır hapse mahkum edilirken davanın öteki 12 sanığı 4'er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
Susurluk hangi tehlikenin çanlarını çalmıştı?
Eylül 1998'de dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, şu önemli tesbiti yapmıştı:
"Ülkemizin en önemli meselelerinin çözümünde ilk adım, cüretlerini devleti teslim almaya kadar vardıran çetelerin ortadan kaldırılmasıdır.."
Susurluk davası sonuçlandı, çeteler ortadan kalktı mı?
Ölüm listeleri var, infazlarda kullanılan devlete ait silâhlar var, uyuşturucudan kara para aklamaya yığınla kirli iş ve ilişki var.
Sanıklar "Her şeyi devlet adına yaptık" dediler.. Devlet adına işledikleri suçlar için bu adamlar emirleri kimden aldılar?
Korkut Eken "Silâhlar bendeydi. Kimlere verdiğimi söyleyemem. Devlet sırrıdır" dedi.
Devlet, çetelerin ortadan kaldırılmasını gerçekten istiyorsa sırrını saklayarak bu amacına ulaşabilir mi? Hayır..
Adam kaldırmalar, kaybetmeler işte Güneydoğu'da yeniden başladı. "Devlet sırrı" karanlık güçlere cüret verecektir elbet..
Yargı kendisine verilen sınırlı görevi yerine getirdi ama karanlıklar aydınlanmadı. Mahkeme, kararında bu gerçeği şöyle belirtti:
"Ünvanı, görevi, siyasi ya da sosyal konumu ne olursa olsun, suç işleyen herkesin derhal yargı önüne çıkarılıp hesap vermesi sağlanmalıdır. Bir takım idari, siyasi veya yasal düzenleme ve manevralarla yargı denetiminin önüne geçilmesi, toplumdaki herkesi üzmekte, korkutmakta, adalet duygusunu zedelemektedir.
Suç işleyenin cezasını çekmediği bir toplumda sosyal ve siyasi istikrar sağlanamaz."
Yargı kararına geçen bu uyarı, suçlandıkları halde yargılanamayan Mehmet Ağar ile Sedat Bucak'ın dokunulmazlıklarını kaldırması için meclise yapılmış bir çağrıdır.
Millet Meclisi milletin özlediği aydınlığın kaynağı olabilecek mi?
Sırların kararttığı devlet "hukuk devleti" olacak mı?