Bundan birkaç yıl önce ilk Sevgililer Günü'müzü kutlayacaktık. Sevgilim, sürpriz olarak bir otelin hazırladığı özel program için yer ayırtmıştı.
Otelin balo salonu abartılı biçimde romantikti. Loş bir atmosfer, iki kişilik, kırmızı gül ve mumla süslenmiş masalar, keman ve piyano eşliğinde çalan slow parçalar, beyaz güvercinler, kalpli çikolatalar... Sonra kalp şeklinde mönü ve her biri kalp şeklinde hazırlanan yemeklerimiz geldi. Biraz zoraki olsa da farklı, özel ve kesinlikle romantik bir akşam geçirmiştik. Hele birbirimizi yeni tanıdığımız düşünülürse...
Sonraki yıllarda ne kadar Sevgililer Günü için hazırlanan programlara ayak uydurmaya çalıştıysak o kadar sıkıntı yaşadık. Çünkü her yer haddinden fazla kalabalık ve haddinden fazla pahalı olduğu için biz de kendimize "sadece bize özel" planlar yapmaya başladık. Ve böylece spontan özel anlar yarattık...
Bunu yakalayana kadar Sevgililer Günü için kendimize bir takım dersler de aldık:
Sevgililer Günü programı mutlaka birkaç gün önceden planlanmalı ve eğer bir yere gidilecekse önceden rezervasyon yaptırılmalı.
Ya sürekli gidilen mekânlar ya da bu işi gerçekten çok ama çok ciddiye alan büyük oteller tercih edilmeli.
Bu özel gün için yaratıcılığın sınırları zorlanmalı, bir yerde yer ayırtıp yemek yeme faslı farklı bir sürprizle desteklenmeli.
* Gidilecek yere mutlaka arabasız gidilmeli. Bu hem trafik hem park hem alkol sorununa çare olduğu gibi, el ele yürümenin zevkini yaşatıyor.
Ve her ne yapılmış olursa olsun zorunluluktan değil, içten yapıldığı karşıdakine hissettirilmeli.
Yasemin K. Şahinkaya