Berlin'in zengin film festivali için Berlin'deyiz. Neler mi var? Neler yok ki:

51. BERLİN FİLM ŞENLİĞİ'NDEN NOTLAR
Berlin'in ünlü film şenliği başladı. 51. kez yapılan şenlik, yılllardır başında bulunan Moritz de Hadeln'in görevden alınmasının yarattığı şaşkınlıkla açıldı. De Hadeln şenliği son kez yönetiyor. Ve hemen sonra ayrılıp yerini başkasına bırakacak.

Ünlü Altın Ayı için tam 24 film yarışıyor. Bunların arasında Amerika'dan Spike Lee'nin yönettiği "Bamboozled", Gus Van Sant'in yönettiği "Finding Forrester" (Sean Connery, Murray Abraham, Anna Paquin), Sean Penn'in yönettiği "The Pledge - Salgın" (Jack Nicholson, Sam Shepard, Mickey Rourke), Steven Soderbergh'in yönettiği "Traffic" (Michael Douglas, Catherine Zeta-Jones) var. Ridley Scott'un "Hannibal" (Anthony Hopkins, Julianne Moore) ve Philip Kaufman'ın "Quills - Düşlerin Efendisi" filmleri yarışma dışı gösterilecek.

AVRUPA SİNEMASI
Avrupa sineması iyi bir yılında gözüküyor. Fransa'dan Catherine Breillat imzalı "A Ma Soeur - Kızkardeşime", Patrice Leconte imzalı "Felix ve Lola", Patrice Chereau imzalı "İntimacy - Mahremiyet", oldukça iddialı filmler. "Mahremiyet"te yılların unutturamadığı şarkıcı Marianne Faithfull da var... İtalya'dan ise iki film yarışıyor: Ferzan Özpetek imzalı "Cahil Periler" (kadrosunda Serra Yılmaz da var) ve Giuseppe Tornatore imzalı "Malena". Bu filmde de, şu anda dünyanın en güzel kadınlarından sayılan yeni İtalyan bombası Monica Bellucci baş rolde.

İLK KADIN DOGMA'CI
İngiltere, Lasse Hallström'ün şimdiden adından söz ettiren "Çikolata" (Johnny Depp, Juliette Binoche), John Boorman'ın "Panama Terzisi" (Pierce Brosnan, Geoffrey Rush, Jamie Lee Curtis), Michael Winterbottom'un "The Claim- Talep" (Peter Mullan, Nasstassja Kinski, Milla Jovovich) ve de Mike Nichols'un "Wit- Zeka" (Emma Thompson, Christopher Lloyd ve ünlü yazar Harold Pinter!) filmleriyle yarışıyor ve oldukça şanslı gözüküyor.

Danimarka'dan Dogma'cıların yeni filmi ve ilk kez bir kadın tarafından yönetileni olan "Yeni Başlayanlar İçin İtalyanca", İspanya'dan "Aradığım Sensin", Polonya'dan "Weiser" adlı filmler var. Evsahibi Almanya ise şenliği açan ve yarışma dışı gösterilen Jean-Jacques Annaud imzalı Fransız-Alman ortak yapımı "Düşman Kapılarda"nın dışında, Filippos Tsitos imzalı Alman-Yunan ortak yapımı "My Sweet Home"la yarışacak.

Asya kıtasından yarışan filmler, Çin'den gelen "Beijing Biisikletleri", Tayvan'dan gelen "Betelnut Güzeli", Güney Kore'den gelen ve ünlü Park Chan-Wook'un imzasını taşıyan "Joint Security Area" ve Japonya'dan gelen "Chloe". Asya sinemasının son yıllardaki başarıları hatırlandığında, sürpriz yapabilirler.

'YENİ' METROPOLİS
Latin Amerika, Arjantin filmi "La Cienaga", Afrika kıtası ise Cezayir- Senegal ortak yapımı "Küçük Senegal" ile temsil edilecek. Festivalde Fritz Lang, Stanley Kubrick ve Kirk Douglas anılacak. Kubrick'in "2001"inin 70 mm.lik yenilenmiş kopyası kapanış filmi olarak gösterilirken, Jan Harlan'ın çektiği bir "Kubrick - Filmlerle Geçen Yaşam" belgeseli de sunulacak. Belgeselin sunuşunu Tom Cruise yapıyor. Fritz Lang, ünlü sessiz klasiği "Metropolis"in yeni yapılan müziğinin canlı çalınması eşliğinde gösterilecek. Festivalden bir Yaşamboyu Başarı ödülü alacak olan Kirk Douglas ise hemen tüm önemli filmleriyle genç kuşaklara tanıtılacak.

100 ülkeden 14 bin konuğu ağırlayacak olan Berlin'in ünlü Panorama bölümü de bu yıl iddialı gözüküyor. Tam 32 ülkeden gelen 1600 film arasından seçilenler, Panorama, Özel Panorama ve Panorama Belgesel adlı üç bölümde toplam 55 film olarak seyirci karşısına çıkacak. Aralarında dijital yöntemlerle çekilmiş altı film de var. Ve ayrıca, Lea Pool, Jean-Jacques Beineix, Gerard Corbiau, Peter Gothar, Peter del Monte, Kira Muratova gibi ünlü adlar var. Amerikan bağımsız yapımı "Don's Plum"da ise Leonardo diCaprio ve Tobey Maguire gibi iki ünlü oyuncu karşımıza gelecek.

Berlin'den ilk film: Düşlerin sadist efendisi
Berlin Festivali'nin ilk çarpıcı filmlerinden biri, Oscar'larda da adı geçeceği kesin olan "Quills - Düşlerin Efendisi". Philip Kaufman'ın filmi, şu günlerde adı -iki yüzyıl sonra- gündeme gelen Marki de Sade'ın yaşamından bir kesit veriyor.

Adına 'sadizm' dediğimiz ve şiddetle ilişkili her olayda andığımız kuramın öncüsü ve kurucusu sayılmış, bu soylu Fransız yazarı... Eserlerinde insanoğlunun her türlü zaafını işlemiş. Cinselliğin en aşırı uçlarına gitmiş ve bunları yazmış. Tanrı'ya baş kaldırmış, birçok ahlakçıya göre şeytanla işbirliği yapmış, aklına gelen hiçbir sözcüğü yazmaktan çekinmemiş.

SADE KANIYLA ÇARŞAFA YAZAR
Devrim sonrası Fransa'sının görece hoşgörüsü içinde bile bu kadarı fazla olduğundan, Sade uzun yıllar akıl hastanesine kapatılmış. Ama yazmaktan vazgeçmemiş. Eserleri el altından basılmış ve çok satmış. Ama özgürlüğüne bir daha kavuşamamış.

"Quills", o dönemin tüy kalemine verilen ad. Çünkü filmin odak noktası, yazma ve yaratma eylemi. Sade, olanak bulduğunda o tüy kalemlerle yazıyor. Bu imkân elinden alındığında, bir tavuk kemiğini şaraba batırarak yazıyor. O da elinden alındığında, kanıyla çarşaflara yazıyor. Filmin en can alıcı yanı bu: Sanatçının önüne ne engel koysanız, o her şeyi zorlayarak bir şeyler yapmaya, geride hayal gücünden iz bırakmaya çabalıyor. Yaşama içgüdüsü gibi bir şey bu...

Ve Sade bir yerde şöyle diyor: "Ahlakı bilmek için günahları tanımak gerekir. Ancak o zaman bir insanı bütün olarak anlayabiliriz."

"Quills", yakında bizde de gösterilecek.

Atilla Dorsay