|
Sürrealist rüyaların ressamı
Hiçbir akıma, kadına bağlanmayan ve yolu akıl hastanelerine düştüğünde dahi tuvalinden ayrılmayan ressam Fikret Mualla'nın guaj, yağlı boya ve desen çalışmaları Garanti Bankası'nın galerisinde
Sanatı kadar trajik yaşamı ile de efsaneleşen Türk resim sanatının en güçlü ressamlarından Fikret Mualla'nın eserleri Garanti Sanat Galerisi'nde sergilenmeye başladı. 26 Şubat'a kadar gezilebilecek olan serginin büyük çoğunluğunu ressamın daha önce görülmemiş yapıtları oluşturuyor. Garanti Bankası ve koleksiyonerlerin özel koleksiyonlarıyla desteklenen sergide sanatçının guaj, yağlı boya resimleri ve desenleri yer alıyor.
Eserlerine paha biçilemeyen Mualla'nın hayatı ise hiç de tablolarının değeri kadar şaşaalı değildi. 26 Temmuz 1967'de öldüğünde Fransa'nın güneyindeki Mane kasabasında, bir düşkünler yurdundaydı. Yaşamının büyük bölümünü Fransa'da geçiren sanatçı resim sanatının evrenseli, yereli, Fransız'ı, Türk'ü olabileceğini düşünmedi. Hatta bir akım içinde de yer almadı, hiçbir okula, gruba katılmadı.
HİÇBİR ŞEYE BAĞLANMADI
Ferit Edgü ressamın sanatına ilişkin şu tespitlerde bulunuyor: "Eninde sonunda bir Paris ressamıydı. Bu kentin insanlarını, barlarını, berberlerini, sokaklarını resmetti. Yaşamının son birkaç yılını geçirdiği, Fransa'nın güneyinde, resim üretimine karşılık kendisine verilmiş köy evi hariç, hiçbir zaman gönül rahatlığıyla çalıştığı bir atölyesi olmadı. Yatıp kalktığı hizmetçi odaları ya da kenar mahalle otellerinin odalarında yaptı tüm resimlerini. Hiçbir zaman, hiçbir şeye bağlanmadı. Ne bir eve, ne bir kadına, ne bir kediye." Ressamın tek bağımlısı olduğu şey alkolmüş. Yaşamını da bu trajik kılmış. 1928'de Türkiye'deyken geçirdiği bir alkol krizi sırasında polis kayıtlarına girmiş, böylece polis korkusu başlamış. Alkol yüzünden hem Türkiye'de hem Fransa'da yolu akıl hastanelerine düşmüş. Oralarda da hep resim yapmış. Kimi zaman boya bulamamış, desen çalışmalarına yönelmiş. Alkol sorununa rağmen Ferit Edgü'nün işaret ettiği bir nokta var: "Hiçbir deseninde, resminde titreyen el izi yoktur. Yeteneğinin sınırlarını bilen bir sanatçıydı. Büyük ressamların arasında kendisinin de küçücük bir yeri olsun isterdi. Ne yazık ki, ölümünden 10 yıl kadar sonra başlayan ve her gün artan bu ilginin, yaşarken küçük bir parçasını bile görmemişti. Gözleri açık gitti, diyeceğim ama hayır, gelecekten hiçbir şey beklemiyordu."
Ressamdan dostlarına mektuplar
Ressam elleri boya içinde olsa da dostlarına mektup yazmayı hiç ihmal etmemiş. Belki onun tek bağımlılığı buydu. Mektuplarında kimi zaman bir rüyasını kimi zaman da kendisine gönderilmiş mükellef hediyeleri kaleme almış.
Dün sabah rüyamda röntgen çektim. Bir de ne göreyim, sabah saatin beşi- altısı. Her zamanki gibi inekler ve psikiyatrlar sevişmeye başlamışlar. Neyse ki, bu ülkenin ahlak polisi baskın yaptı ve iki ceza makbuzu kesti, sonra da para almadan çekip gittiler. Bu adeta sürrealist bir rüya idi.
Ah, bir hürriyet olsa. Yani para kazanmak için çalışmak olmasa. Bir amele gibi her gün aynı şeyi yapmak nedir? Bir hükümet olsa da bizlere belirli bir Bourse verse idi ne olurdu...
Heykeltraş Hadi Bey (Bara) bana himmet ve zahmet edüp bir hazine-i sultani kasası büyüklüğünde muazzam bir paket gönderdi. İçinde kuş lokumu gibi sucuk, badem ezmesi, on paket de memleket sigarası vardı. Beh ihya oldum bittabi. Yavaş yavaş yiyorum, çünkü son derece gıdalı şeylerdir. Bana yasaktır. Abd-i acizde tension ikide bir de 24-25'i buluyor.
Buket Aşçı
|
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|