kapat

10.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
İPEK CEM(ipekcem@sabah.com.tr )


İletişim eksikliği

3 Şubat tarihli Washington Post gazetesinde Türkiye hakkında ilginç bir yazı yayınlandı. İnternet Türkiye'de Kültürel Çarpışma Başlattı-Polis Gençleri Cafelerden Topladı adlı bu yazı, e-posta aracılığıyla bana da ulaştı. Aslında yabancı basında genelde yer alan ve Türkiye'yi tam olarak anlamadan kaleme alınan yazılara ait pekçok özellik Molly Moore imzalı bu makalede de mevcut.

Yazıda, öncelikle bir İslam-Batı çekişmesi anafikri göze çarpıyor. Diğer yandan da Türkiye'de ciddi bir sansür mekanizması ve bir polis devleti olduğu teması işleniyor. Yazı Kırıkkale'de bir internet cafesine yapılan baskını ve 18 yaşından küçük çocukların toplanarak karakola götürülmesini konu alıyor. Yaklaşık 100 kadar çocuk 32 tane internet cafesi ve bilardo salonundan toplanarak karakola götürülmüş ve nasihate dinlemiş. Ayrıca İstanbul'da bir lokantanın kadın çalışanlarına yapılan sağlık kontrolü dayatması da işlenen diğer ana konuyu oluşturuyor. Yazı hazırlanırken, konuyla ilgili Türk profesör ve uzmanlardan da görüş alınmış.

Sansürle değil eğitimle
Burada bahsettiğimiz yazının konuları doğru aktarıp aktarmamasından çok, kültür ve teknoloji alanlarında kendi aramızdaki bazı kopukluklara değinmek istiyorum. Sonuçta yabancı gözlemciler doğru bildikleri bazı anafikirlerden hareketle düşüncelerini kaleme alıyorlar. Ancak bizler de toplum olarak koruma ile 'hakka tecavüz' arasındaki farkı göremeyebiliyoruz. Bilmediğimiz, kontrol edemediğimiz ortamları sansürlemeyi doğru bulabiliyoruz. Aksi taktirde gelenek ve değerlerimizin ortadan kalkacağından endişe duyuyoruz.

Oysa gelenek ve değerlerin korunmasının yolu sansürden değil, eğitim ve serbestlikten geçiyor. Kişilere sansür veya baskı altında kabul ettirdiğiniz hiçbir davranış biçiminden hayır beklenemez. Bu davranış biçimleri ancak gözetleme altındaki süreler için geçerli olur. Denetim biter bitmez aynı davranışlar, hem de daha şiddetli bir biçimde tekrarlanabilir.

Türkiye'de internet cafelerine ve chat sayfalarına bu denli yoğun ilgi olmasınn nedeni, bu mekanların özgür ortamlar olmasından kaynaklanıyor. Aptalca veya 'ayıp' da olsa, internet ortamında dilediğinizi söylemekte, dilediğinizle görüşmekte serbestsiniz. Diğer iletişim araçlarında daha belirgin bir şekilde uygulanan sansür mekanizması internette çok daha yavaş ve zayıf. Bazı denetimlerin olmasını kabul edebiliriz, ancak çocukların cafelerden toplanması başka bir olay. O çocukların muhatabının polis değil kendi aileleri olması daha mantıklı.

Peki dış dünyayı eğitebilir miyiz?
Diyelim ki kendimizi eğittik. Peki dış dünyayı eğitebilir miyiz? Bir dönem yurtdışında okumuş ve Batı kültürünü de nispeten iyi anladığını düşünen biri olarak, yabancı basında çıkan çoğu değerlendirmenin beni çıldırttığını söylemeliyim. Tanınmış yayın organlarında yayınlanan yazıların çoğunun yalnızca doğu-batı ve demokratik devlet-polis devleti gibi bazı keskin tezatlar çerçevesinde yazıldığını fark ediyorum.

Yanlış anlaşılmasın, ülkemizde herşeyin doğru yapıldığını savunmuyorum. Ancak herşeyin de bu denli basit ve kolay açıklamaları olamaz. Türkiye'de pekçok hata işleniyor olabilir. Kendimizi geliştireceğimiz konular mutlaka var. Yine de, Batı'lı toplumların bizi öteki olarak nitelendirmesinden kurtulamıyoruz. Aslında kendimize biraz çeki düzen verebilsek, birbirimize biraz daha saygılı ve bağlı olabilsek, dış dünyanın ülkemiz hakkında kendi kendini eğitmesine kolayca katkıda bulunabiliriz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır