kapat

04.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Orta sınıf hassasiyeti
Herkesin bir hassasiyeti var tabii. Mesela Emin Çölaşan, "Minik kuş, Liboş'a karşı" diye haberler çıkmasına çok kızmış. Haksız mı yani? Koskoca Emin Çölaşan'a hem "minik" hem de "kuş" demiş oluyorlar

Sevgili Orhan, Bu ülkede mizah dergisi okumaya gerek yok. Olayları TV'den, gazeteden takip edersen gülmekten kırılıyorsun. (Hoş sen Türkiye'de olup biteni ABD'de internetten izliyorsun ama TV'leri izleyemiyorsun.)

Ateş Hattı'nın müdavimi olduk. Geçen hafta "Sözde Ermeni Soykırımı" tartışıldı. Harikaydı! Fransa'da yasalaşan tasarıyı hazırlayan François Rochebloine adlı milletvekili uyduyla katıldı. Adam birşeyler söylüyor. Çevirmen daha iki kelime etmeden... Hurraaa! Bağırıp çağırmalar, "Sen asıl Cezayir'in hesabını ver" diye söz kesmeler filan.

Derken Suna Vidinli diye bir kız çıktı. Harvard'da Ortadoğu tarihi okuyormuş. 22 yaşında. Vekile önce "Benim tarih bilgim senden fazla" dedi. Adam, "nezaket mezaket" diye tercüman aracılığıyla gevelemeye başlayınca, bizimki "Nezaket değil, cevap istiyorum, cevap!" diye çaktı. Komple polemikçi. Dıdı dıdı dıdı konuşuyor. Hani market kuyruğunda yanlışlıkla önüne geçene, "Sıramızı bilelim lütfen" diye haddini bildirenlerden.

Kız saf kan Beyaz Türk. Sarışın. Üsküdar Amerikanlı. Milliyet'e üzerinde pabuç kadar "Chanel" yazan kemeriyle poz verdi! Hürriyet'te ise, "etnik ayrım" yapmadığının kanıtı olarak gitar hocasının Rafi Arslanyan olduğunu söyledi. Halbuki -sen Ankaralısın, bilmezsin- İstanbul sosyetesi hep ona gider.

YASTIK KAVGASI
Bir de "minik boksörler" vardı. Eskişehir'de dört yaşındaki iki kız çocuğuna boks yaptırmışlar. Sakil bir gösteri tabii. Maganda gırgırı. Ben TV'de izledim, güle oynaya, atlaya zıplaya, kocaman başlıkları ve eldivenleriyle, ringde düşe kalka bir şeyler yapıyordu çocuklar. Ama tabii orta sınıf hassasiyeti ayağa kalktı. Soruşturmalar filan.

İnsan kendi çocukluğunu düşünüyor tabii. Üff, ne kavgalar ederdik. Her gün eve alnımız kanamış, dizimiş yarılmış dönerdik. Bir şeycik de olmazdı... Bizim Nuray ile Metin'in Ege adlı bir oğulları var. Bir keresinde yastık savaşına tutuştuk. O bana, ben ona; vur Allah vur! Tüyler salonda uçtu. Vallahi benim onun tepesine indirdiğim yastıklar minik boksörlerin yumruklarından çok daha ağırdı. Hep birlikte acayip eğlenmiştik. Aynı şeyi kamera karşısında yapsaydık; ben canavar ilan edilirdim.

Haa, dersen ki, "Sen aynı konuyu haber yapmaz mıydın?" Yapardım tabii! Dedim ya, böyle hassasiyetler var; kentlilerin bam teli. Bir dokun, senfoni diye dinle.

Belki görmüşündür, geçen Pazar, bizim ilavede Ayşe Arman ile "aşk maşk" tartışması yaptık. Ayşe zeki kadın tabii; "Herkes gider Mersin'e, Emre gider tersine" dedi. Saptama doğru da, bu tür lafları çıkıntılık olsun diye söylediğimi sanıyor. Halbuki Norbert Elias, Philip Aries filan okuyunca böyle oluyorsun. Hegel'in dediği gibi: Mutsuz bilinç! Hatırla, sen de arabeskle ilgili bir yazından dolayı Bilkentliler'ce aforoz ediliyordun az daha. Koridorda çevirip, "Size yakıştıramadık hocam" demişlerdi.

MİNİK KUŞ!
Bu haftaki Ateş Hattı da şahaneydi. Emin Çölaşan ile Mehmet Barlas kapışması. Ama Çölaşan gazetelerde çıkan, "Minik kuş, Liboş'a karşı" türünden haberlere çok bozulmuş. Reha Muhtar'a, "Sen bunlara basın bülteni gönderdiğin için böyle yazmışlar" dedi ve programdan çekildi! Muhtar ikna edemedi. Ee, tabii Emin'i bilirsin, kendisi komplocu olduğu için başkalarını da öyle sanıyor. "Reha yazdırmıştır, başka türlü olamaz" diyor. Mesela 28 Şubat'ta da Batı Çalışma Grubu'ndan belge-bilgi filan alıp yazarlardı. Bir keresinde, yedi sekiz ay önce İsviçre'de meydana gelmiş bir olay, aynı gün üç gazetede birden haber diye çıkmıştı da gülmekten ölmüştük.

Olayın bir de psikolojik boyutu var galiba: Sanırım kendisine "minik kuş" denmesine kızdı. Sen görmedin tabii, haberlerden örnek verirken, her "minik kuş" deyişinde yüzü kasılıyordu. Şimdiye kadar hep o ad takardı, "takkeli liboş" filan derdi, şimdi ona ad takılmış oldu. Düşünsene koskoca Emin Çölaşan'a minik kuş denir mi? Milletin aklına neler gelmez ki!

Yine yazarım. Sevgiler.

emreakoz@sabah.com.tr


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır