Bir kuşun hayatı nedir?
Kuşumuz Füsun 'kanatlarında olmayan sebeplerden' ötürü arayı uzattı, ama döndü işte. Bu macerada ulu kuş Anka'nın hayat üzerine nasihatlerini dinliyor
Biliyorum, ben hikayeme devam etmeyeli çok uzun zaman oldu. O kadar uzun ki belki de neler olup bittiğini unuttunuz. O yüzden ufak bir özet vereceğim. Ben Füsun isimli kuşum. Ali adında bir çocuğa hediye olarak getirildim. Evin kedisi Mırnav bana aşık olduğunu söylediği sırada Hüseyin ile evlenip hamile kaldım. Mırnav bunalıma girip evden kaçtı. Ben de bu arada hayatın anlamını aramaya başladım. Bu hayatta niye vardım ve bu dünyaya yeni kuşlar getirmek doğru muydu? Tüm bu sorularımı tıpkı diğerleri gibi çok saçma bulan psikiyatrist Dr. Muhsin Bey'in yanından eve doğru uçarken bir evin pervazında bayılıp kalmıştım. Daha sonra da muhteşem bir evde, saray gibi bir kafeste uyanmıştım. Karşımda haşmetli bir kuş vardı. Beni hiç tanımadığı halde "Hamilesin" ve "Hiçbir kuşun düşünmediği şeyleri düşünüyorsun" demişti. Ulu Anka adına, bu da kimdi?
***
Ulu kuşun ağzından bu kehanet gibi lafları duyduktan sonra yine bayılmışım. Uyandığımda ise aynı yerde, bu muhteşem kafesin içindeydim. Ulu kuş, yine karşımda, kıpırdamadan duruyordu ve başıyla yaptığı bir hareketle karşısına oturmamı işaret etti. İkiletmeden dediğini yaptım. "Seni biraz korkuttum" dedi, "Ancak şunu bil ki, korkacak bir şey yok. Sana zarar verecek değilim." Bu sözlerinin üzerine kendimi biraz toparlayarak konuştum: "Siz kimsiniz? Rüyalarıma giren o ulu kuş musunuz?" Evet oydu. Dediğine göre her zaman benim gibi düşünen kuşlar çıkmazdı. Bilakis, çoğu zaman kuşlar neden yaşadıklarını bile bilmezlerdi. Bu yüzden de maalesef insanlar aptal bulduklarına 'kuş beyinli' derlerdi. Kendisi de zamanında benimle aynı sorulara cevap aramış, çok dışlanmış, deli damgası yemişti.
DELİ DAMGASI
O zamanların ünlü psikiyatristi ve benim psikiyatristimin babası olan Munis Bey, kendisine deli raporu vermeye kadar götürmüştü işi. O yıllarda dünyaya getirdiği bebeklerine ise canından çok sevdiği eşi el koymuştu. İşte tam da bu halde, çaresiz bir şekilde dolaşırken şu an içinde bulunduğu evin pervazına baygın bir halde yığılmıştı. Tıpkı benim gibi. Çok şanslıydı. Yeni sahipleri ona çok iyi bakmıştı. Zayıf, bakımsız bir kuşken yıllar içerisinde böyle haşmetli bir kuş haline gelmişti. Ve yine bütün bu yıllar içerisinde uzun saatlerini düşünmeye ayırmıştı. Evet, her şeyin, varlığımızın ve dünyaya yeni varlıklar getirmemizin bir sebebi vardı.Sadece güzel olduğumuz, güzel sesler çıkardığımız için var olmamıştık şüphesiz.
HÜSEYİN'İMİ ÖZLEDİM
Ulu kuş tüm bunları anlatırken ben bir yandan kendi yaşadıklarımı düşünüyor, bir yandan da sormaya hazırlanıyordum: "Peki varlık sebebimiz neydi?" Ulu kuş sanki aklımdan geçeni o anda okumuştu. "Bana bu soruyu sorma sakın" dedi, "bunun cevabını kendin bulmalısın, ben ancak sana deli olmadığını, yanlış yolda gitmediğini söyleyebilirim. Zaten rüyalarına girmemin sebebi de bu. Yalnız olmadığını hissettirmek ve bazı şeyleri görmeni kolaylaştırmak. Şimdi buradan gitmelisin, kendi yolculuğuna çıkmalısın ve gerçekleri görmelisin. Ancak çeşitli önyargılara karşı da hazır olmalısın. Kimbilir belki benim gibi deli damgası yersin."
Bu konuşmayı yaptıktan hemen sonra biraz daha vitamin içip oradan ayrıldım. Bir yandan uçuyor bir yandan da düşünüyordum. Acaba varlığımın sebebini ne zaman keşfedecektim. Bütün bunlar bir yana, Hüseyin beni çok merak etmiş olmalıydı. Günlerdir evden uzaklardaydım. Ali de kahrolmuştu herhalde. Biraz daha hızlandım, kanatlarımı daha bir güçlü çırpmaya başladım. Derken karnıma bir sancı saplandı. Aman Tanrım, yoksa doğuracak mıydım? Ahhh... Eyvah!
Sürecek
ASLI E. PERKER
|