Hükümetin ocak ayında yapması gereken ekonomik icraatların yarısını yerine getirememesi ve Fazilet Partisi'nin kapatılma davasının bir ara seçimi doğuracağı endişesi tansiyonu yeniden yükseltiyor. Bu nedenle faizler yükselişini, borsa düşüşünü sürdürüyor. Fazilet davasının yarın görüşülmeye başlanacak olmasının etkisiyle dün borsa yüzde 5.63 düşerek 10 bin psikolojik seviyesinin altına indi. Bono faizleri 2 puan daha yükselerek yüzde 57'ye çıktı ve 10 gün içinde 9 puan arttı.
*Randevu mart ortasına- Aslında Fazilet davası olmasaydı normal koşullarda herkes şubat sonuna kadar gelişmeleri bekleyecekti. Hem 21 Şubat'taki 6.3 milyar dolarlık rekor iç borç geri ödemesinin nasıl atlatılacağı ve faizlerin ne düzeyde oluşacağı görülecek hem de şubat enflasyonu ortaya çıkacaktı. Ardından da 9 günlük bayram tatili geliyor. Dolayısıyla kasım ayında yaşanan banka krizinden sonra 2001'de ortaya çıkan ekonomik tabloya ve siyasi koşullara göre pozisyonlarda ve kararlarda yapılacak değişiklikler tatilin bitimi olan mart ayının ikinci yarısına kalıyor.
* Nisan sendromu- Bu gelişmeleri nisan ayındaki DSP Genel Kongresi ile birleştirir ve hükümetin icraat açısından basiretinin bağlanacağı tahmininde bulunursanız, ortaya bir nisan sendromu çıkabilir. Tabii böyle bir sendromun ortaya çıkabilmesi için olumsuz gelişmelerin devam etmesi, Başbakan'ın görevini bırakmaya razı olması ve o zamana kadar Fazilet Partisi davasının ara seçimi gerektirmeyecek bir kararla sonuçlanması gerekiyor.
Oysa ekonominin ve ülkenin önündeki ilk test ara seçim testi. Bu da hukukçulara bağlı. Fazilet davası ara seçimi gerektirecek bir kararla sonuçlanırsa, hükümet ve ekonomi büyük sıkıntıya girecek. Uygulanmakta olan enflasyonu düşürme programı kesintiye uğrayacak. Çünkü ekonomide büyük bir durgunluk, işsizlik ve ücret gerilemesi var. Oysa vatandaş seçimde son bir kaç ayda cebine giren paraya göre oy kullanır. Bu nedenle ara seçimler hükümetin dengesini bozabilir ve ara seçim sonrasında genel seçimi arar duruma gelebilir. Genel seçime zorlanan hükümet de ekonomide rahatlığı arar. Enflasyonu düşürecek program bu durumda rafa kalkar. Hükümet çizgisini sürdüremez, verdiği sözleri tutamaz ve kredibilitesini kaybeder.
* Hata yapma lüksü yok- Fazilet davasının ara seçime gitmeyecek şekilde sonuçlanması halinde, hükümetin çizgisini sürdürüp sürdürmeyeceği, ev ödevlerini yapıp yapmayacağı gündeme gelecek. Bir anlamda nisan sendromunu yaşayacaksak bu, şubat ayındaki icraatlardan belli olacak.
Artık kasım ayında yaşanan banka krizinden sonra farklı bir dünyadayız. Hükümetin hata yapma ve geç kalma marjı yok. İşlerin hızlandırılması, kararların çıkartılması ve kuvvetli hükümet imajının verilmesi gerekiyor. Bir de yapılanların anlatılması lazım.
Yoksa, siyasetteki sendromlar artık ekonomide kalp krizi yaratmaya aday.
*Sonuç- "Susamadan önce kuyuyu kaz" Çin Atasözü