GEÇTİĞİMİZ günlerde Haydarpaşa mendireğinin içinde 700 grostonluk bir koster "yük kayması" nedeniyle yan yattı. Deniz yüzeyini kalın bir petrol tabakası kapladı. Kirlilik hala farkedilebiliyor. Konunun uzmanı bir dost şöyle yakındı:
"KENTİÇİ deniz taşımacılığının ana arterinde meydana gelen bu kazadan sonra önlem namına hiçbir hareketlilik göze çarpmadı. Oysa batan kosterin denize akaryakıt sızdırmaya başladığı andan itibaren bariyerleme çalışması yapılmalıydı. Bu suretle sızıntı, belirli ve dar bir bölgede hapsedilerek temizlenmeliydi. Bariyerleme çalışması yapılmadığı gibi, kirliliğin yayılması tamamen kendi haline bırakıldı. Haydarpaşa mendireği gibi bir yerde, tüm İstanbul'un gözleri önünde bu ilgisizlik sergileniyorsa açık denizin sintine ve atık çöplüğüne dönüştürülmesine kim engel olacak, çok merak ediyorum."
AYNI dostun verdiği bilgiye göre, Marmara'nın korunmasından sorumlu kuruluşlarda bariyerleme çalışması için yeterli donanım mevcutmuş. Buna rağmen, Haydarpaşa mendireğinin içini mezbeleliğe çeviren sızıntıya müdahale edilmemiş.
GEÇENLERDE, "yangın söndürme gemilerinin uluslararası standartlara uymadığı" yolundaki bir resmi rapora değinen yazımıza "Tüm donanım ve örgütlenmemiz dört dörtlüktür" diye yanıt veren Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürü Sayın Hücum Tulgar'a soruyoruz: Haydarpaşa mendireğinin içinde çevre dramı yaşanırken acaba bu "kusursuz organizasyon" nerelerdeydi?