kapat

03.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )


Sıfır noktası

Anayasa Mahkemesi'nin açıklamasından sonra, DGM Başsavcısı Şalk'ın AB ve IMF'den talepleri, garip içtüzük değişikliği girişimi, Dışişleri Bakanlığı'nın yargıya gönderdiği uyarı, siyasi semada arka arkaya patlayan bombaları andırıyor.

Nasıl değerlendirmeli, ne tavır almalı?

Bir olayı değerlendirirken usule mi sarılmalı yoksa esaslara mı? Sorunu birilerinin haddini aşması açısından mı ele almalı yoksa diğerlerinin yetkilerini kötüye kullanarak bu durumu tahrik etmesi açısından mı? Örneğin Dışişleri Bakanlığı'nın Yüksek Mahkemelere gönderdiği, "Avrupa'da çok tazminat ödüyoruz; düşünce davalarına cezayı düşük tutun..." şeklindeki uyarı, düşünce suçuna verilen cezaların vahametinin bir devlet kurumu tarafından "ironik tescili" olarak mı düşünülmeli? Veya aynı mektubun MGK ve Genelkurmay'a da gönderilmesini "siyasi, idari ve adli hakim askerdir" tezinin doğrulanması olarak mı görmeli? Yoksa "mektubun içeriği demokratiktir" denilip, bu çıkış desteklenmeli mi? Peki ama bu uyarı desteklenirse, diğerleri de, örneğin askerin yaptığı çeşitli uyarılar da meşrulaştırılmaz mı? Nitekim bu açıklama yargıya yapılan bir müdahale anlamını taşımıyor mu?

Esas konusunda atılan adım doğru olsa bile, adım atanın kurumsal kimliği yanlışsa... Bu şekilde demokrasinin özü olan usul çiğneniyorsa, buna karşılık usule sarılan demokratik esas konusunda vahim noktalara savruluyorsa... Elinizde kalan tek şey, bu garip adımların ortak özelliklerinin ne olduğunu ve hangi güdülerle atıldığını ele almaktır...

Ortak özellik ortada: Siyasetin ve devletin merkezinde yaşanan, yetki - sorumluk mekanizmalarının her anlamda altüst oluşuna işaret eden, kurumlararası güvensizliği ortaya koyan bir "idari akort bozukluğu", daha açık bir deyişle "yönetim krizi"...

Güdüler de ortada: Bu bozukluğun; her kurumun, mevcut savaş siyaseti içinde biraz "güvensizlik", biraz "kişisel endişe", biraz da "kurtarıcı" ruh haliyle yetkisinin ötesine geçerek, oluşan siyasi boşluğu ikame etmek için kötü anlamda siyasileşmesi...

Ama sonuç da ortada: Tüm bu gelişmeler siyasetin bağımlı bir değişken, yargının ise sıradan bürokratik bir kurum olarak algılandığına işaret eder hale gelmişse, sistemin merkezinde dengeler iyice altüst olmuşsa; her şey enformel zorlamalarla pamuk ipliğine bağlı gidiyor demektir.

Nitekim andığımız skandal gelişmeler bu enformel zorlamaların çeşitli örnekleri. Bu noktada dikkat edilmesi gereken, aslında son derece vahim olan husus, bu "zorlamaların tabiileşmesi"dir. Sistemin işleyişi bu enformel zorlamalara mahkum hale gelmiştir. Bir Batılı ülkenin 50 yılda yaşayacağı toplam skandalı bu ülkede biz bir hafta içinde yaşıyoruz. Üstelik yaşananları hukuk ve demokrasi ilkeleri açısından bir skandal olarak da görmüyoruz. Tersine; bazıları, usulü bir yana atıp, salt kendi düşüncesine uygun esasları dikkate alarak, aynı "28 Şubat muhtırası"nda olduğu gibi, bu gelişmeleri hukukun, demokrasinin tesisiyle ilişkilendiriyor...

Siyasetin, düşüncenin ve tahililin "sıfır noktası" dediğimiz şey işte tam olarak budur. Nitekim Ankara her konuda ve her açıdan "stop" etmiştir.

Kimse suçu siyasetçide, tehlikeli ideolojilerde, "ülkenin özel şartları"nda aramasın.

Artık tüm bunların "siyasetin ve zihinlerin askerileşmesinin" yarattığı, onu besleyeni de içine alan "ölümcül blokaj"ın açık sonuçları olduğunu farketmek gerekiyor.

Siyaset toplumu dışlarsa, kendi bindiği dalı keser ve krize düşer, siyaseti tehlikeli bulan devlet onu nefes alamaz hale getirirse, o da kendi bindiği dalı keser, o da krize düşer.

Bu girdaptan tek bir çıkış yolu var: Siyasetin tabiileşmesi, yani sivilleşmesi, ardından toplumu yeniden keşfetmesi...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır