Bu eski yarayı niye kaşıyoruz?.. (2)
1976.. Holly ile San Fransisco sokaklarında dolaşıyoruz.. Bir kuyumcu dükkanı.. Kapıda sahibinin adı yazıyor.. Şimdi hatırlamıyorum.. Sonundaki "..an" hariç, türkçe bir isim yazıyor, tabelasında marka olarak.. Holly de vitrindeki bir yüzüğe takıldı, girdik..
Türk olduğumuzu anlar anlamaz, dükkanın yaşlıca sahibi, boynuma sarılmaz mı?.. Biraz eski, Osmanlı türkçesi ile sohbet ettik.. İstanbul'dan göç etmişler, babası ve annesi ile, çocukken.. Bir sohbet..
1979'da tekrar gittik san Fransisco'ya.. "Şu bizim eski dostu ziyaret edelim" dedim, Holly'ye.. Gittik.. Ayni dükkan.. Ayni adam.. Bu defa soğuk.. Kesinlikle türkçe konuşmuyor.. İngilizce hitap ediyor..
Bir ara, dükkanın arkasında tezgahı gizleyen bir perde var. Oraya çekti beni..
"Durumlar karışık.. Bir daha buraya gelmeyin ne olur" dedi, Türkçe.. Asala, özellikle İstanbul'dan gelen Ermenileri fena izliyormuş.. "İkimiz için de kötü olur" dedi..
***
Yıl 1981..
New York'ta İstanbul'dan gitme, canım kadar sevdiğim bir Ermeni asıllı kardeşim var.. Buluştuk.. Dolaşıyoruz.. Ama belirgin bir pimpiriklik var davranışlarında..
"Hıncal Ağabey" dedi.. "Şurada seninle böyle dostluk ettiğimizi görseler, senin değil, benim başım belaya gider.."
Tahmin ettiniz.. Asala izliyormuş..
"Burada İstanbul'dan 40 yıl önce göçen akrabalarım var. Onların yanına geldim.. İstanbul'da bizim evde Ermenice konuşulmazdı. Ben Ermenice bilmem.. İngilizce de bilmem.. Evdeki herkes çatır çatır türkçe biliyor ama benimle asla türkçe konuşmuyorlar. Korkuyorlar. Çat pat ingilizce anlaşmaya çalışıyoruz, sohbet mümkün değil.."
Asala terörü, bizden fazla Amerika'da yaşayan Türkiye, özellikle İstanbul kökenli Ermenileri vurmuştu. İşbirlikçi ilan edilecek ve cezalandırılacakları korkusu yüreklerine işlemişti..
***
Charles Aznavur'u benim kuşağım plakları kadar İstanbul konserleri ve gece kulübü şovları ile tanıdı.. Sevdi.. Fransa dışında plaklarının en çok sattığı ülkelerden biridir, Türkiye.. Aznavur'un nasıl bir Türk dostu olduğunu size onu yakından tanıyan Erkan Özerman anlatabilir..
Şimdi Avrupa'daki bir numaralı Türk düşmanı Aznavur.. Asalaya parasal yardım yaptığı biliniyor. Şimdi de, bir film peşindeymiş.. Ermeni usulü Midnight Express!..
Niye?..
Çünkü, ailesini ileri sürerek tehdid etti Asala onu.. Şantaj yaptı. Haraca bağladı boyun eğdirdi ve hareketin önüne geçirdi..
***
1994 Dünya Kupasında Los Angeles'teyim.. Türkiye'de irtica ve Atatürk Düşmanlığı hareketleri almış yürümüş.. Atatürkçü gençler, bir rozet kampanyası yürütüyorlar, Türkiye'de.. Herkes yakasına Atatürk rozeti koymak için yarışıyor..
Orada, bizim Türk çocukların işlettiği bir Bulvar Cafesi var, Century diye bir alışveriş merkezinde.. Bir akşam Kazım ile orada otururken, yaşlı bir adam geldi masamıza.. Hoş beş..
"Bu Atatürk kampanyasına biz de buradan katılacağız" dedi.. "Kalıpları yaptım.. Altın ve gümüş.. Altınları 50, gümüşleri 10 dolardan satarız. Karımızı da buradaki Atatürkçü derneklerimize veririz.."
Çıkarıp kalıpları gösterdi. Harika bir işleme..
"Kim bu" dedim, Kazım'ın kulağına.. "Leon Usta" dedi.. "İstanbullu bir Ermeni kuyumcu ustasıdır.. Atatürk devrini yaşadı. Atatürk'ü ölesiye sever.."
60 dolar çıkarıp uzattım.. "Bir altın, bir gümüş istiyorum.. Yapınca Kazım'a
verirsin, o gelirken getirir.."
Eliyle elimi itti.. "Hele yapalım, parası kolay" dedi.
Döndüm.. Türkiye'ye geldim.. Rozetleri de, Leon Ustayı da unuttum.. Kışa doğru Ertekin'de oturuyoruz, Ortaköy'de.. Bir kız, bir erkek, iki şirin genç geldiler yanımıza, "Merhaba Hıncal Bey" diye..
"Merhaba" dedim..
"Leon Ustayı biliyorsunuz değil mi" dediler.. "Nasıl bilmem" dedim.. "Biz onun yeğenleriyiz. Los Angeles'ten geliyoruz.. Size bir emaneti var" dediler. Bir minik kutu uzattılar..
Heyecanla açtım.. İki rozet vardı içinde.. Biri gümüş.. Biri altın.. İki Atatürk rozeti..
Gözlerim yaşlı sarıldım gençlere.. Öptüm.. Öptüm.. Sonra cüzdanıma davrandım.. Sonra konuşacaktık, orası kolaydı ya hani parası..
"İmkanı yok" dedi gençler.. "Leon Ustanın kesin ricası.. Asla para almayacağız.."
Bir daha gidemedim ki Los Angeles'e.. Leon Ustaya bir daha sarılayım.. O usta ellerinden bir daha öpeyim..
Kazım..
Hayatta mı Leon Usta..
Bul.. Öp onu benim yerime..
(Bir çift lafım daha var, bu konuda edecek.. O da salıya..)
İlhan Baş!..
Ankara Radyosu Müdürlüğüne atanmıştı.. Hemen gittim, "Başarılar" kahvesi içmeye..
"İşe bak" dedim.. "Tankla zaptedemediğin radyonun başına tayinle geldin.."
Nasıl gülmüştük, İlhan'la karşılıklı..
İhtilalciydi İlhan.. 21 Mayıs gecesi Ankara Radyosunun kapısına tankıyla dayanan teğmen.. Ne kolaydı o zaman ihtilal yapmak. Televizyon yok. Bir tek radyo var. Onu ele geçirdin mi tamam.. Şimdi bin televizyon, onbin radyo.. Tüm Nato'nun gücü yetmez hepsini teker teker işgale..
İçeriye girmiş.. Nöbetçileri göz altına almış, sonra mikrofonun başına geçip Talat Aydemir'in bildirisini bizzat okumuştu..
İsyanın bastırılması.. İlhan'ın tutuklanması.. Ordudan tardı.. İdamla yargılanması.. Mahkumiyet.. Af.. Falan filan derken, sivil İlhan baktık radyocu olmuş.. Müdür olmuş..
Askerken kapısına tankla dayandığı radyoya, sivil olup tayinle gelen birisi daha var mıdır acaba, dünya ihtilaller tarihinde..
Pırlanta gibi adamdı.. Harika bir dosttu. Başarısız bir ihtilalci, ama mükemmel bir Atatürk Devrimcisiydi.. Atatürk adına düzenlenen toplantıda, Ata'yı anlatırken ölmesine ne diyebilir insan..
Nur içinde yatsın..
Tecelli'den Abuzittin'e Mektuplar...
Abuzittinciğim,
Ermeni yasası idi, efendim Paris'e dikilecek heykel idi, Hizbullah'tı derken gündemi gene saptırdık. Neydi esas gündem Fatih Terim Milan'a gidecek mi...
Papa mı daha çok seviliyor yoksa Fatih Terim mi.. ve Jardel futbolcu mu değil mi? Bakıyorum kaç gündür manşetlerde bu konularda çıt yok. Oysa önemli meseleleri her zaman gündemde tutmak medyanın görevi değil mi?
"Jardel Futbolcu mu değil mi?" Madem bu tartışma memleket gündemine getirildi, bi sonuca varıncaya kadar devam etmeli, öyle değil mi kardeşim. Fatih Terim bile taa İtalya'lardan gelip "Jardel futbolcu değil sadece golcü!" diyerek fikir beyan ettiğine göre demek ki mesele mühim.. Bence Fatih hoca ne diyorsa öyledir. Fakat garipsediğim, kendisiyle ilgili bu kadar laf söylenirken Jardel'in hala susması. Halbuki:
"Muhterem spor otoriteleri ve top yazarı abilerim.. Benim futbolcu olup olmadığım hakkındaki bilimsel tartışmalarınızı büyük bir ciddiyetle izliyorum. Ben esasında kabzımalım. Zaten biz ailecek kabzımalızdır. Babam da Rio'nun en büyük kabzımalı olarak bilinir. Şimdi de İstanbul da toptancı halinde Fethiye'den gelen sera domatesleri pazarlıyorum. Boş zamanlarımda da Galatasaray da top oynuyorum. Herkesin bir hobisi vardır benim hobim de gol atmaktır. Yasalarımızda kabzımalların futbol oynamayacağına dair bi hüküm bulunmadığına göre bırakın rahat rahat topumu oynayıp gollerimi atim!" dese acaba bu tartışma biter mi.. Yoksa "Kabzımalların futbol oynaması Anayasa'ya aykırıdır hayır değildir" tartışması mı başlar? Bence ikincisi daha makbul bi olasılık.
Neyse, futbol otoritelerimiz Jardel meselesinde elbette bi çözüme varacaklardır.. Çözümü çok zor görünen bi başka mesele ise İtalya ile AB arasında kardeşim.. Bunun futbolla ilgisi yok.. İtalyan Yüksek Mahkemesi geçenlerde "Kadınların poposuna elle hafifçe dokunmak cinsel taciz sayılmaz" diye bi karar aldı ya. Hollandalı kadın parlamenterler buna içerlemişler.. Avrupa parlamentosu'nun ilk toplantısında İtalyan erkek meslekdaşlarının poposunu elleyerek olayı, bi çeşit, protesto edeceklermiş. Bence çok tehlikeli bi protesto şekli.. Ya Hollandalı hanım İtalyan'ın poposunu elleyeyim derken adam birden dönüverirse. Al sana yeni bi hukiki durum!
İtalyan Yüksek Mahkemesi de durup durup böyle acayip kararlar alıyor Hatırlarsan, "Kot pantolon giyen kadına tecavüz etmek mümkün değildir" şeklindeki Dünya yargı tarihine geçen karar da ordan çıkmıştı. O zaman hakime "Bu hükme nasıl vardınız?" diye sormuşlar. "Maria'dan" demişti İtalyan hakim, "Bize gelen temizlikçi .. devamlı kot giyer de.."
Bu "popoya elle dokunmanın serbest olmasının"da bi hikmeti vardır elbette.
Artık bu yaz İtalya turistle dolar taşar Abuzittinciğim..
Münasip yerlerinden öperim şekerim.
GüneşSEVDİĞİM LAFLAR
Uzay gemisindeki bilgi sayarın işlem gücü 1 mhz, hafızası 46 kb idi. Şimdi bu güçle, internette bir sayfadan öbürüne geçmeniz mümkün değil. Ama bu bizi, aya götürüp indirdi ve geri
getirmeyi başardı.
Neil Armstrong
(Ayda yürüyen ilk insan)
TEBESSÜM
Adamın biri arkadaşına eşi ile seks hayatlarının ne kadar monoton olduğundan şikayet ediyormuş.."Değişik bir şey yapın!" demiş arkadaşı "Mesela bir saat doktorculuk oynayın..!" "Harika!" demiş Adam.. "Ama bir saat nasıl sürdürebiliriz?" "Yahu önemli mi?" demiş arkadaşı.. "Önce bekleme odasına al,
55 dakika beklesin kerata..!"
Harika..
Hani dün yayınladığımız "Dünyanın En İnce Kitapları" listesi vardı ya.. 18 kitaplık.. Ve 18'incisi.. "Fener'in Avrupa Zaferleri" diye biten..
19'a çıktı, liste.. Okur Arpacı yapmış eklemeyi..
"19- Galatasaray'ın Fenerbahçe Zaferleri.."
Bayıldım.. Küfür, öfke, nefret haykırma yerine, mizaha hoşgörü ile bakmak ve ayni güçte, ayni zekayla yanıt vermek.. İşte spor bu.. Sporun güzelliği bu..
Sporu hep böyle anlasak, böyle yorumlasak..
Arpacı, bir umut..
Birgün hepimiz böyle algılamayı öğrenecek, bir gün hepimiz, Fenerlisi, Cimbomlusu, maça beraber gidip, yan yana oturacak ve mahallemize beraber döneceğiz.. Geçmişte olduğu gibi..
Teşekkürler Arpacı.. Yüzlerce e-mail ve faks alıyorum hergün.. Ama beni bu kadar mutlu edeni çok azdı..
Kucaklarım seni..