Tehlikeli alâkalar, karanlık cipler
Memleket sokaklarında tozlar yere düşme fırsatı bile bulamıyor.
Daimi olarak metalik boyalı pahalı otomobillerin, yahut genellikle siyah renkli ve her nedense siyah camlı olan ciplerin üstüne konuyorlar. Eski ve külüstür otomobillerin üzerine düşmüş olan toz kümeleri bu kadar rahatsızlık verici bir görüntü yaratmıyor...
Aksine külüstür otomobillerin üzerindeki toz zerrecikleri, artık geçmişte kalmış, ancak geceyarısı saatlerinde televizyona ya da radyoya çıkma fırsatı bulabilen ihtiyarların anlattığı, eski güzel günlerin efendi bir hatırası gibi duruyor. Karanlığa doğru bir tür güdümlü füze süratiyle ilerleyen memlekette eski günleri özlüyor değiliz. Ancak insanlığın ve genel vaziyetin bu güne nazaran çok daha efendi olduğu zamanların o kadar da geride kalmadığını, her aklı başında insan bilir.
Yeni model karanlık ciplerin, mavi camlı büyük binaların ve sokaklarında ateşler yanmayan muhitlerin kırmızı kaldırımlarına düşen tozlar, büyük bir ihtimalle kendilerini ecnebi bir memlekette sanıyorlar.
***
Bir akşam vakti Bomonti'ye inen sokaklardan birinde, ardı ardına park etmiş yarım düzineyi aşkın cipi bir arada görünce, ister istemez tüylerimiz ürperiyor. Sokağın park edilmez tarafına itinayla bırakılmış bir grup simsiyah cip, sokak lambaları bile yanmayan Bomonti muhitinde, adeta para taşıyan arabadan düşmüş dolar dolu bir çuval gibi duruyor.
Fakat saygıdeğer insan Jim Thompson'un dediği gibi, hiçbir şey göründüğü gibi değildir, nitekim bu manzarada bir arıza olduğu aşikar. Yahut da biz aşırı derecede paranoyak hatta obsesif bir insanız. Fakat takdir ederseniz ki alakasız bir sokakta ardı ardına parketmiş beheri en az 75 bin dolar eden yarım düzine cipin büyük lakayıtlıkla sokağa bırakılmış olması bu işin ardında derin ve karanlık konspiratif bir durum olduğunun en sarih göstergesi.
Başka bir deyişle, fakir bir mahallede geçen banka arabası, içi dolar dolu bir torbayı yanlışlıkla açılan kaputtan düşürse ve yoluna devam etse, mahalle halkı para dolu torbayı en az bir gün boyunca uzaktan seyrederdi. 'Belki bir tezgah olabilir' endişesiyle mahalle sakinleri sanki o torba orada değilmiş davranır, ertesi gün hâlâ kimse torbayı sormuyorsa efendi gibi parayı paylaşıp, uzaklardaki ılık rüzgarların estiği memleketlere doğru yola çıkarlardı.
***
İşte bu ciplerin umursamaz görüntüsü her nedense bize Jim Thompson'un unutulmaz karakteri Lou Ford'u hatırlattı. Efendi görünüşlü bir katildi Ford. Zaten büyük ve siyah camlı otomobiller iyi haber vermezler, aksine köşe başında göründükleri zaman mahallenin bütün çocukları evlerine kaçar. Bu yüzden karanlık araç kalabalığını görünce, ardında yine karanlık bir güç vardır diye düşündük.
Örneğin bilmediğimiz bir takım başka kozmik güçler ve yahut siyah giyen adamlar hadisesi olabilir. Her koşulda durum hiç iyi değildi.
Nitekim taksi şöförü de durumdan rahatsız olmuştu ki ciplerin yanından geçerken arabasını o ana kadar sürdüğünden daha itinalı bir şekilde kullanıp yan gözle de cipleri kesip -aslında siyah camların ardını okumaya çalıştı sanırız ki- bariz bir rahatsızlık içinde olay yerinden uzaklaşmaya çalıştı. Gerçi tahminimizce taksi şoförü de farkındaydı, eğer siyah cipler onun ordan uzaklaşmasını istemez ise o hiçbir yere gidemezdi. Şoför ağır bir tedirginlik içinde aynadan da cipleri keserek ilerledi.
***
Sabah tekrar aynı sokaktan geçtik; ciplerden hiçbir eser yoktu. Hatta sanki bir önceki gece onlar oraya hiç uğramamış gibiydi. Sokakta hayat normal bir vaziyette seyrediyordu. Vardı bir sakat, konspiratif hadise, fakat biz çözemedik nitekim.
|