kapat

03.02.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Fransa Meclisi başka şeyler de tartışıyor
Bir süredir dışardaydım: Fransa'nın Biarritz kentindeki TV yapımları festivalinde jüri üyeliği yaptım, sonra Paris'te birkaç gün kaldım.

Önceden görebildiğim kimi filmler sayesinde Sinema sayfası aksamadı -göremediğim "Hemşo" ve "John Malkovich Olmak" gibi filmlerin dışında...

Ve her dış, özellikle de Fransa yolculuğumdaki gibi, sinema açısından yine üzüntüler çektim, kompleksler duydum. Özellikle 23 Ocak günü Liberation gazetesinde, sinemanın baş sayfada manşete çıktığını gördüğümde... Tüm gazeteler olaya eğilmiş, ama aydın gazetesi Liberation manşete almıştı.

ABONE SİSTEMİ
Sorun şuydu: Gaumont ve Pathe gibi büyük şirketler, bir süre önce işlettikleri sinemalarda indirimli abonman kartı sistemi başlatmışlardı. Sistem öylesine tutulmuştu ki, bir yıldan az sürede tam 250 bin kişi kart sahibi olmuştu. Bu başarı sorunları da birlikte getirmişti. Bir yandan sinema salonları bu indirimli biletler yüzünden edebilecekleri kârdan zarar ediyorlardı. Öte yandan, büyük dağıtım zincirleri dışında kalan küçük ve bağımsız salonlar, müşteri kaybı nedeniyle haksız rekabetten söz ederek ayağa kalkmışlardı.

Ve sorun, Meclis'te ele alınıyordu. Evet, koskoca Fransız meclisi, sinemacılığın önemli bir sorununa saatler ayırıyor ve çare aranıp bulunuyordu. Seyirci sayısını arttıran ve sinemaseverlerin işine gelen indirimli kart uygulaması iptal edilmiyor, ama verdiği zararın bir bölümü sinema fonundan karşılanıyordu. (Bizde de teorik olarak böyle bir fon var; ama sinemaya beş kuruş akıtmıyor!)

SİNEMA KANALI KAYNIYOR
İşte Fransa, genelde sinemayı, özelde kendi sinemasını böyle koruyor, olaya bu düzeyde eğiliyordu. Siz Türkiye'de sinemanın bunalımlı dönemlerinde, hayat-memat savaşı verdiği dönemlerde bile böyle bir siyaset ve siyasetçi ilgisi gördünüz mü? İşte uygar ve çağdaş bir toplumla, henüz o yolda yürüyen bir toplum arasındaki farklardan biri...

Ya TV'de sinema?
Ve elbette Fransız TV'lerini de yine kıskandım. Sayıları bizim iddialı kanallardan çok daha az olan büyük kitle kanalları aslında bizimkilerden pek farklı değildiler. Gerçi onların bıkıp usanmadan, eski ve yağmurlu kopyalardan gösterdikleri kendi "Hababam Sınıfı" ya da Kemal Sunal filmleri yoktu. Ancak bunun dışında, program kalite ve düzeyi bizimkilerden çok farklı değildi. Bir dönemin paralı kanalı Arte artık kamu kanalı olmuş, o harika belgesel, kültür ve sanat programlarını, kimi zaman önemli filmleri seyirciye sunuyordu.

Daha da önemlisi, bu ülkede sinema sanatına ayrılmış tam yedi paralı kanal vardı: Cine Cinemas, Cine Classics, Cinestar 1, Cinestar 2, Cinetoile, Cinefaz ve TCM. Bu kanallarda 24 saat boyunca klasik ve yeni filmler, sinema üzerine belgesel ve röportajlar vardı. Birkaç gün içinde bile, bir-iki klasik film, Sidney Pollack ve Robert Wise'la konuşmalar, Audrey Hepburn, John Wayne, Jerry Lewis ve Yeni-Dalga üzerine nefis belgeseller izledim.

Ve bir gün benim ülkemde de küçük ekranın sinemaya böylesine yer vereceği günlerin hasretiyle ülkeme döndüm. Kimbilir, belki bir gün...

al.dorsay@superonline.com


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır