Geçen hafta (23 Ocak Salı - Saat 12.30'da) Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "ilginç bir olay" yaşadık.
"Ayrıntıları ile" anlatacağız.
SABAH'ın "Parlamento Büro Şefi" Emin Özgönül ile birlikteydik.
O gün Meclis hayli kalabalıktı.
Üç partinin (MHP, Fazilet ve ANAP) grup toplantıları vardı.
"Kulis bölümleri" ziyaretçilerle doluydu.
Emin "yemeğe gidelim" dedi.
TBMM lokantasına doğru yürürken...
Bir köşede "tek başına oturan bir adam" gördük.
"Saçı dökülmüş... Dişi dökülmüş... Zamanından önce çökmüş" kravatsız bir adam.
Besbelli "köylü."
Köylü de bizi gördü ve seslendi:
- Yavuz Bey, bir dakika.
Köylü "af buyur Yavuz Bey" dedi:
- Bir maruzatım var, sayın yazarım.
Sorduk:
- Kimsin?.. Necisin?
- Adım Fevzi Duman... Kırşehir'in, Akpınar İlçesi'nin, Büyükapti kasabasından geldim.
- Hayırdır... Meclis'te işin ne?
- Anlatayım sayın yazarım.
Ve başladı anlatmaya.
O anlatıyor, Emin'le biz, köylünün yüzüne değil, "yere bakıyorduk."
Ağlamamak için.
Ağlarsak, başkasının görmemesi için.
Sayın yazarım...
Ellerinden öper bir kızım var.
Zahire Duman.
Dört yaşındayken damdan düştü.
Başının üstüne.
Neyse ki, doktorlar iyileştirdiler.
Kızım, ellerinden öper, şimdi on sekiz yaşında. Ama bir kolu zayıf... Kasılıyor.
Ankara'ya getirdim.
Hastanedeki doktorlar dediler ki "kafasında kemik kalmış... Alacağız... Kızın tamamen iyileşecek."
"Ancak, ameliyat için kafa seti lazım."
"İşte reçete... Git eczaneye... Kafa setini al, gel."
Eczaneye gittim.
Eczacı dedi ki "beş yüz milyon."
Sayın yazarım.
Köy darda, köylü zorda.
Mahsul para etmiyor.
Beş yüz milyon bende ne gezer?
Bana bir yol göster.
Biz köylüyü dinlerken...
Yanımıza bir milletvekili yaklaştı.
-Yavuz Bey, ben DSP Giresun Milletvekili Hasan Akgün...Yazılarınızı okuyorum... TV'de de sizi izliyorum... Meclis'in itibarı... Saygınlığı... Burada halk yararına yapılan çalışmalar...
Hasan Bey sözlerini sürdürürken...
"Köylü" araya girdi:
- Affınıza sığınarak bir maruzatta bulunabilir miyim?.. Burada bizim için birşey yapılmıyor... Köylü perişan... Köylünün halini soran yok... Köylü için hayırlı iş yapanı sırtımızda taşıyacağız.
Ortada buz gibi bir hava esti.
Köylünün sözü "Hasan Akgün'ün şahsına değildi."
Ama "onu görmüş... Ona patlıyordu."
Hasan Bey köylüye "itibar etti, iltifat etti."
"Bizi siz seçtiniz" dedi.
Köylü:
- Seçmeyip de ne yapsaydık?.. Boş oy mu atsaydık?,. İşte kızımın hali, işte reçete, işte benim durumum... Köylü ölüyor.