Fikrinin sorulması insanın koltuklarını kabartıyor ama bir nedenden dolayı hayal kırıklığına uğrarlarsa fikir belirtmiş olmayı burnunuzdan fitil fitil getiriyorlar. Onun için artık çok dikkatli oluyorum. Bir zamanlar toplama bilgisayardan zarar gelmez, üç beş kuruş tasarruf edin diyordum örneğin. Meğer ne büyük yanılgıymış. Bunun cezasını her sorun çıktığında nöbetçi bilgisayarcı olarak beni arayarak fazlasıyla ödettiler. Artık markalı alın diyorum, hiç olmazsa muhatabınızı bilirsiniz.
İşin en hassas yanı, kullanılan ifadelerin biçimi. Eğer 'bence bu öbüründen daha iyidir' derseniz, bizim insanımız bunu hak kelamı kabul edip diğer alternatifleri siler. Saptama yanlış çıkarsa, üstüne ayran döküp yakarsa veya fişi takmayı unutursa bunun hesabını verecek olacak sizsiniz.
Ama maalesef prensipli davranmanın yolu da yok. Bu sorunun cevabı, falan derginin filan sayısında yapılan testte var deyip, bir dergi uzattığınızda size müteşekkir falan kalmıyorlar. Ortak tepki şöyle: Sağ el yukarıya doğru kaldırılarak sallanıyor ve 'yahu şimdi ben onun dilinden anlamam, iki kelime bir şey söyle de gidip onu alalım' deniyor. Böylece okuyarak öğrenme zahmeti bir çırpıda atlatılıp sadede gelinmiş oluyor. Sıkıysa cevap vermeyin.
Buna karşı son geliştirdiğim hile şu. Dergiyi bulup teste göz atıyorum ve yazıdaki arabaşlıkları yüksek sesle okuyorum. Ama bazen test yazarı da hadiseye uyanmış oluyor. O da 'iş uygulamaları testinde bu iyi çıktı ama grafik testlerinde bu iyi çıktı, valla siz bilirsiniz' diyor, hadi bakalım.
Tabii en iyisi yine de dergi testlerine güvenmek. O kadar emek çekip cihazların canını çıkarana kadar mıncıklıyorlar. Bir aygıtı satın almadan önce tanıyabilmenin tek yolu bu. Dergi okumak.