Her şeyi an az iki kere yapmak zorundayızdır. Banka kartı için başvurursunuz, 20 sayfalık formlar doldurursunuz (niye o kadar çok soru sorarlar hiç anlamam), 15 gün içinde elinizde derler, aradan bir ay geçer gelmez ve anlaşılır ki bankanız, doldurduğunuz formların hepsini kaybetmiştir. Bankaya yeniden gidip, o formları yeniden doldurmanız gerekir.
Başka bir bankaya otomatik fatura ödeme talimatı verirsiniz, aynen dedikleri gibi ilk ay siz ödersiniz, ikinci aydan itibaren onların ödemesini beklersiniz, ama pat Ğ telefonunuz kesilir! Neden? Borçtan. Hani banka ödeyecekti? "Pardon, olmamış." Tekrar gelip imza atar mıymışınız... Bu arada postaneye gidip borcunuzu ödersiniz, arızaya telefon edersiniz, tamam derler, iki gün geçer, açılmaz. Tekrar telefon edersiniz, azar işitirsiniz, sonunda açılır.
Kurye çağırırsınız, zarfı verirsiniz, "Adresi bir de tarif edeyim mi?" diye sorarsınız "Hayır, bulurum" der ve tabii ki nah bulur. Ertesi gün kurye şirketi pişkin pişkin "Öyle bir sokak yok" der. 15 yıldır oturduğunuz sokak "muhtara bile sorulduğu halde" bulunamaz ve siz kaçırdığınız işe yanıp söz konusu olayla ilgili her şeyi yeniden yapmak zorunda kalırsınız. (Muhtarlık da bu arada aynı sokaktadır.)
Bir de ayrıca bahtsızım galiba. Herkes eve pizza mizza ısmarlar ya. Benim katiyen gelmez o siparişlerim. Ya unuturlar, ya adresi bulamazlar. Ya da tamamen yanlış bir sipariş getirler. Hiç sevmediğim halde kaç kere sırf uğraşamayacağım için soğanlı pizza yedim.
Evdeki hiçbir sıhhi tesisat şimdiye kadar bir kerede tamir edilmedi. (Aslında hiç tamir edilemediler demek daha doğru.)
Hiçbir ceketim kuru temizleyiciden gerçekten temizlenmiş olarak dönmedi. Bir kere bile arabam, tamirden çıktıktan bir hafta sonra yeniden servise gitmemezlik etmedi.
Bu ve bunun gibi yüzlerce ıvır zıvır yüzünden ben hayatı hep "dizi tekrarı" tadında yaşıyorum. Aynı banka, aynı form, aynı telefon numarası, aynı kurye, aynı tesisatçı... Ben habire para ödüyorum bu arada. Ne kurye tazmin ediyor beni, ne banka. Tesisatçı zaten çoktan yok.
Bill Murray'in oynadığı bir film vardı, "Groundhog Day". Türkçesi yanlış hatırlamıyorsam "Yarın Artık Bugün" gibi bir şeydi. Adam her gün aynı güne uyanıyordu. Aynı radyo anonsu, aynı cümleler, aynı kazalar... Her akşam "Lütfen yarın, yarın olsun artık" diye yatıyor ama yine bir önceki güne uyanıyordu.
Öyle hissediyorum ben de. Tam bir umutsuzluk içindeyim. Bir şeyler veriyorum, alıyorum ama... Biliyorum ki o yeniden yapılacak. Ben yeniden aynı aptal şey için, aynı aptal yere gideceğim. Ülke geneli de öyle. Aynı tartışmalar, aynı hesapsızlıklar, aynı fanuslar, aynı komplolar... Aynı gerzeklikler.
Çok sıkıldım. Yarın, yarın olsun artık.
MUTLU TÖNBEKİCİ