kapat

28.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Aşk, ihanet ve siyaset üzerine
Aköz ve arman'a aşk testi

Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in "Adı aşk ilişkisine karışan bakan benim" demesi üzerine, düğmeye kimin bastığını ya da basmadığını bile bir kenara itip, memleketçe bu davranışı tartışmaya başladık. Çoğunluk Bakan'ın davranışını bir dürüstlük abidesi görerek göklere çıkarırken, eşini de kıyasıya eleştirdi. Ama kimileri de Bakan'ı eleştirmekten kaçınmadı. Biz de bu konuda aksi görüşte iki kişiye; Hürriyet gazetesi yazarlarından Ayşe Arman ve Sabah gazetesi yazarlarından Emre Aköz'e aynı soruları sorarak, küçük bir yazılı yoklama yaptık. İşte cevaplar... ( Birbirlerinin ne cevap verdiğini, onlar da sizle beraber şu anda okuyorlar!) Sınıfı kimin geçtiğine karar verin, bize bildirin.

Sorular
1) Sina Gürel'in "Adı aşk ilişkisine karışan bakan benim" demesi üzerine farklı yorumlarda bulunmanızın nedeni sizce ne ve birbirinizin görüşlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

2) Yorumlarınızdaki en büyük fark evliliğe bakışınızdı. Ayşe Arman aşkı kutsayıp ona verilen değeri 'medeni olmak' olarak değerlendirirken, Emre Aköz kurumsal yapısını da dikkate almak gerektiğini söyledi. Evlilik sadece aşk ya da kurumsallık mıdır?

3) Altı ay önce Derya Tuna-İbrahim Tatlıses-Asena ve Hülya Avşar-Kaya Çilingiroğlu-Biricik Suden üçgenleri içinde 'yuva yıkan kadını' tartışmıştık. İkiniz yine farklı yazılar yazmıştınız. O zaman durum tam tersiydi. Altı ay içinde Türkiye mi değişti, olaylar mı farklı?

4) Türkiye bu tür skandallardan yola çıkarak ilişkileri sıkça tartışır hale geldi. 'Özgür Kız' olabilecek miyiz bir gün?

5) Fulya Gürel'in Rahşan Ecevit'e gitmesini Ayşe Arman eleştirirken Emre Aköz evliliğini kurtarmaya çalışmasına kızmamak gerek dedi. Terk edildiğini düşünen kadın aşka saygı duyabilir mi?

6) Bakan yaptığına gerçekten sahip çıkıyor mu? Bir erkeğin aşığım demesi bizi neden kendimizden geçirdi?

7) Bir gecelik düzeyli ilişkiler çağında bu tür tartışmalar nostaljik olmuyor mu?

8) Ayşe Arman'a: Fulya Hanım'ın yerinde olsaydınız... Bitirmek istemediğiniz bir ilişki var (belki aşktan, belki çıkardan), ne yapardınız?

9) Emre Aköz'e: Siz Sina Bey'in yerinde olsaydınız... Bitirmek istediğiniz bir ilişki var, ama o istemiyor ve başka kişilere başvuruyor. Ne yapardınız?

10) Türkiye yolsuzluğun, inkarcılığın diz boyu olduğu bir yer olmasaydı, Bakan'ı yine alkışlar mıydık? Evliliği, aşkı değil de, başka bir şeyi mi tartıştık?

İNSAN SEVMEZ Mİ BÖYLE ADAMI?
Evet, aşk her şeyi mübah kılıyor. Bir gecelik aşklar çağında olabiliriz, ama aklımız ötekinde

Herkes gider Mersin'e Emre gider tersine
1) Emre Aköz'ün yazısını "Herkes gider Mersin'e, ben giderim tersine" tarzından algıladım. Bu çok moda. Prim yaptığı düşünülüyor, ilgi çekmek için yapılan bir yazı taktiği sanki. Tabii ki, Emre başarılı bir sosyolog, medyayı da toplumu da hatmetmiş! Neyin ne olduğunu biliyordur, millet "Yaşasın be" derken, "Yok öyle" diye ortaya çıkıyor. Ama beni, benim ne düşündüğüm bağlıyor: Bakan, bir saldırı ihtimaline rağmen aşkına sahip çıktı. Belki kadın olduğum, romantik olduğum için meseleye böyle bakıyorum. Medya maymunu olmadı, "Evet kardeşim var böyle bir şey" dedi. Oh be! İnsan sevmez mi böyle bir adamı!

Hangisi haysiyetli?
2) Tabii evlilik, aile, çocuklar önemli. İnsan onları korumak için mücadele eder. Ama bazen de engellenemez. O zaman da etik bir sorun çıkar: Hangisi sahtekarlık? Bir başka kadını karından fazla severken, otellerde buluşurken, elaleme de sahte gülücüklerle sorunsuz bir aile görüntüsü vermek mi; yoksa "Ben başkasına aşığım" demek mi? Hangisini doğru buluyorsanız, "O bakan benim" lafının yanında ya da karşısındasınız.

Kaya'yla İbo'dan iş çıkmadı
3) Türkiye'deki genel anlayış şu: Yatakta bile yakalansan inkar edeceksin! Erkekler kadınlara yalan söylüyor, kadınlar da göz yumuyor. Yeter ki elalem bilmesin! İbrahim Tatlıses de Kaya Çilingiroğlu da aşktan-meşkten bahsetmedikleri gibi, herhangi bir ilişkiyi de sahiplenmedi. İkisi de "Bu kadınlarla ilişkimiz yok" dedi. Medya da adamlardan iş çıkmayınca ikinci kadınlara çullandı! Kendimizi "yuva yıkan kadınları" tartışırken bulduk. Ama şu yorumu da yapabiliriz: Adamlar ikincilere değil, esas kadınlara sahip çıktı. Benim için bakan olması değil, adamın aşık olması önemli! Devlet bakanı olduğunu sonradan öğrendim...

Özgür kız yalan
4) Yalan o yalan! Yok öyle özgür kızlar, cesur erkekler. Olmak isteyenler ve oldurmak isteyenler var. Olabilenlerin sayısı da kısıtlı. Düzgün örnek gördüğümüzde de haliyle görgüsüzler gibi üzerine atlıyoruz.

Yeniden baştan çıkarırdım

5) Bir insan evliliğini kurtarmak için başka birinin gücüne müracaat ediyorsa o ilişki bitmiştir. Ben olsam adamı yeniden baştan çıkarmaya çalışırdım.

Başkası yapınca seviniyoruz

6) Kendimizden geçtik çünkü rastladığımız nadir örneklerdendi. Yapamayacağımız şeyleri başkası yapınca sevindirik oluyoruz.

Aşkın neresi nostaljik?

7) Hayır olmuyor. Çünkü hâlâ en gerçek şey aşk! En azından buna inanmak istiyorum. Ve evet, aşk her şeyi mübah kılıyor. "Bir gecelik düzeyli aşklar çağı"nda yaşıyor olabiliriz ama aklımız ötekinde...

Yolun açık olsun güzelim!
8)Bakanın eşinin yerinde olsaydım, onu kimseye şikayet etmezdim. Geri istiyorsam bir takım numaralar çekerdim. Beceremiyorsam, boynuna ip bağlayacak halim yok, içimden küfretsem de "Yolun açık olsun" derdim! Dürüstlük çığlıklarıma rağmen belki ben de ikiyüzlüyüm. Yaşanmadan cevabı verilecek şeyler değil.

Anlayışımız farklı
10) Bizde normaller anormal hale geliyor. Her şeye gereğinden fazla coşku gösteriyoruz. Gürel vakasını abartmış olabiliriz. Dünya üzerinde milyonlarca insan aşık oluyor, yuvalar yıkılıyor, yenileri kuruluyor. Bu bizim ülkemizin anlayışıyla ilgili. Yalanın, rüşvetin, inkarcılığın bol olduğu bir ülkede haliyle insanların siyaseti algılaması da, aşka bakışı da farklı oluyor.

AŞKI SAVUNMAK İYİ SATIYOR
Bu aşk ideologları kedisever olur. Bağımsızdır diyerek kediyi ilişkilerin ikonu haline getirirler

Aşk her şeyi affetmez
1) Bu aşk ideologlarını başımıza kim musallat etti? Aşk üzerine yazmak, 'kitsch' tabiriyle "aşkı savunmak" prim yapıyor, iyi satıyor. İyi, güzel; ancak iş gerçek ilişkilerin analizini yapmaya gelince, çuvallıyorlar. Arman, "Aşk her şeyi mübah hale getiriyorsa" diyor. Bu aşk ideologlarının tipik cümlesidir. Yok böyle bir şey. Aşk her şeyi mübah kılmaz. Bir ilişkiyi, hele iki çocuğun olduğu bir evliliği sadece aşk cetveliyle ölçemezsiniz.

Adı üstünde: Evlilik kurumu
2) Evlilik bu, adı üstünde, müessese, kurum. Peki ne demek kurum? Bir organizasyon ama Kanarya Sevenler Derneği değil. Kuralları, ödülü-cezası, gelenekleri, hukuku, bürokrasisi, kültürü, ekonomisi, psikolojisi, sosyolojisi olan bir organizasyon. Bu dev mekanizmayı bir yana atarak analiz yaparsanız... Ki bizimkiler bunu yapıyor, ortaya hoş ama boş yazılar çıkar.

Aşk bunun neresinde?
3) Yazdım bunu: Bırakın "yuva yıkan kadınları" da "yuvasını yıkan kadınlar"a bakın dedim. Yeni olan, "modern" olan o: Para kazanan, eğitimli, kentli kadınların bazıları gün geliyor, kocalarından, çocuklarından sıkılıp ayrılıyorlar. Ama selülit ve yağ sorununu da halletmeleri gerekiyor. Aşk yazarları da bunun ideolojisini yapıyor; meşruiyetini sağlamaya çalışıyor. Yazmanın ötesinde kendilerini ortaya atıyorlar: "Aşka balıklama dalarım" filan demişti Duygu Asena. Bu arkadaşlar evliliği uzatılmış bir "one-night-stand" gibi görüyorlar. Zaten bu İngilizce deyimi "Bir gecelik aşk" diye çeviren de o takımdır! Doğrusu "seks", bir gecelik seks. Bu durumda evlilik de "one-decade-stand" oluyor!

Şerafettin'in pençesinde
4) "Özgür Kız" mı? O kız hayatını nasıl kazanıyor? Kariyer basamaklarını ikişer ikişer çıkmak için hangisini tavladı? Kime, Beyaz Dizilerdeki gibi, "Özgürsün, beni istediğin gibi al" dedi? Dikkatinizi çekmedi mi; aşk ideologlarının çoğu aynı zamanda kediseverdir. Üç kere aşk, bir kere de kedi üzerine yazarlar. "Bağımsızdır" falan diyerek kediyi ilişkilerin ikonu haline getirirler. Ama ne hikmetse bu özgür kızlar Kötü Kedi Şerafettin ile takılıp, Varsıl Sarman ile evlenirler.

Kadının hâli ne olacak?
5) Mesele aşk değil. İki çocuk ve on yıllık evlilikten sonra bir kadın ne yapacak? Ortada mı kalacak? Bu yasalarla (mal bölüşümü meselesi) "Boşanmayı kabul etsin efendim" diyemezsiniz.

MİT'e dua etsinler
6) Açıklamayı ben de olumlu buldum; ama o kadar. Gizlemeye kalkışsaydı rezil olurdu zaten. Eğer MİT sevgilisinin Fransız ajanı filan olduğundan kuşkulansaydı o ilişki çoktan biterdi. İlişkinin ortaya çıkması da siyasi bir oyundur. İki yıldır sürmesine gelince: Al sana aşık bakan! Gerçekten de bayıldılar, kendilerinden geçtiler: 50 yaşında, yakışıklı, profesör, bakan ve de aşık bir erkek! Hangi kadın etkilenmez?

Nostalji değil ara gaz!
7) Hayır! Tersine, "aşk" o ilişkilerin ara gazı oluyor.

Bana düşmez
9) Yaşanmadan, başa gelmeden böyle bir soruya cevap vermek, beni aşk ideologlarıyla aynı kategoriye sokar.

Modern ilişki siyasidir
10) Yolsuzluklar gelir geçer, bu tartışmalar baki kalır. Clinton ile Monica sayesinde "oral seks" popüler oldu. Çağdaş kızlarımız, "Bu yaz göbeğimi açacağım, pembe giyeceğim ve oral seks yapacağım" diye çetele tuttu. Ama işin komik tarafı Clinton, "birleşme" olmadığı için "dini inançları gereği" (din diyorum!) bunu gerçek bir seks ilişkisi olarak görmüyordu.

BUKET AŞÇI


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır