


Lider ne zaman gerekli?
Herşeyin barış ve süknet içinde olduğu, toplumsal dengelerin yerli yerinde ve uyum içinde olduğu, sorunların kendi küçük mecralarında çözümler bulduğu dönemlerde "lider"in varlığı ya da yokluğu farkedilmez.
Ama toplumsal huzur ince bir çizgide sallanıp duruyorsa, toplumsal dengesizlikler ana makinenin işleyişini zorlaştırıyorsa, küçük dereler halindeki sorunlar kendi yataklarında durmuyor, birleşip büyük ırmaklara dönüşüyorsa herkesin gözü "lider"i aramaya başlar.
Liderin ne olduğu tartışması, daha ilk insan topluluğunda, içlerinden biri "şef" olduğundan beri yapılıyor. Bütün "lider" tanımlarını özetlediğimiz zaman şu çıkıyor:
Liderin önce bir düşüncesi olacak (bu düşünceye vizyon da deniyor); bu düşünceyi insanlara iletecek ve ortak bir amaç haline gelmesini sağlayacak; insanları bu hedefe doğru yönlendirecek, güçlerini birleştirmelerini sağlayacak ve harekete geçirecek. Liderin ilettiği düşünce, ne içi boş bir düşünce, ne de "ham hayal" ya da ütopya olacak.
Atamayla lider olunmaz
Günlük dilde "lider" sözcüğünü gerekli gereksiz kullanmaya alıştık. Parti genel başkanlarına "lider" diyoruz. Parti başkanları, tüzük-yasa-kongre oyunları sistemiyle yerlerinden kımıldatılmaz olmaları, dolayısıyla da fazla güçlü olmaları nedeniyle lider zannediliyor.
Buna benzer bir şekilde "darbenin lideri" diye bir kavram kullanılıyor. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra Kenan Evren için kullanılırdı. Evren, hiyerarşinin en üst noktasında bir kamu görevlisi olarak askeri müdahalenin de en üst noktasındaydı, sonra kurulan askeri yönetimin de en üst noktasında yer aldı. Lider, atama sistemi dolayısıyla geldiği yer nedeniyle lider olamaz.
Yöneten ve yönlendiren lider sadece ceza veren bir "baba" değildir, ama zamanında ve doğru şekilde ceza verebilen "baba"dır. Sun Zu, 2.500 yıl önce Çin beylerine liderlik ve komutanlık dersi verirken şöyle diyordu: "Ordunuzda tam bir disiplin sağlamazsanız, en küçük yanlışı gerektiği gibi cezalandırmazsanız, bir süre sonra saygı görmez olursunuz, otoriteniz yıpranır, gecikerek vereceğiniz cezalar da yanlışları durdurmadığı gibi suçlu sayısını artırır."
Yelkeniniz yoksa...
Liderlik konuşulurken aktarılan, Amerikan kökenli bir "iş idaresi" sözü var, bu söz de Sun Zu'nun 2.500 yıl önce söylediğini tamamlıyor: "İnsanlara iyi bir ücret verirseniz haftada 40 saat, anlamlı bir amaç verirseniz 60 saat, ikisini birden verirseniz 80 saat çalışırlar."
Liderin karşıtı da durumu "idare eden" yöneticidir. Bu "idare"de "yol", "vizyon", "iletişim", "yönlendirme", "harekete geçirme" gibi kavramlara yer yoktur. Toplumdaki tedirginlikler "yönsüzlüğe" yol açmışsa, "yenilik" korkutucu bir kavram olmuşsa birileri çıkar ve aşağı yukarı şunu söyler: "Bana oy verin, söz veriyorum hiçbir şey yapmayacağım, hiçbir şeye dokunmayacağım, herşey eskisi gibi devam edecek." Bunlar o şartlarda oy alıp seçilebilirler, ama hiç bir zaman lider olamazlar.
Lideri toplumun ihtiyaçları yaratır, toplum kendine bir yön belirliyorsa lider ortaya çıkar, bu yönü tam olarak tanımlar. Lider çıkamadığı zaman da geminin içindeki anlamsız koşuşma sürer, birileri yelkenleri bir yöne çevirirken başka birileri dümeni ters yöne çevirir, yolcular korku içinde bakarken gemi hep alabora olma tehlikesinin eşiğinde ilerler.
Bir söz de Mevlana'dan: "Eğer yelkenleriniz yoksa rüzgâr sizi bir yere götürmez."