Pedagoji ne emrediyor?
Milyonlarca öğrenci, karnelerini aldı. Onlara sağlıklı, neşeli bir tatil diliyorum.
Fakat, karne dönemine girilmesiyle birlikte gelen ufak tefek şikayetlere de kulaklarımı tıkayamıyorum.
Sevgili idarecilerimiz ve öğretmenlerimiz kusuruma bakmasınlar!..
Çünkü çok küçük ve basit görünen fakat özünde çocuklarımızı derinden yaralayacak birkaç şikayet sözkonusu...
Ankara, Aktepe'deki Kuyubaşı ilköğretim okulundan gelen şikayet şöyle:
Birçok ilkokul öğrencisine, karnedeki bütün notları "5" olduğu halde, "takdir" verilmemiş...
Sebebi neymiş biliyor musunuz?
Matbaada bastırılan takdir belgelerinin tanesi 27 bin liraya maloluyormuş, okulun buna ayıracak parası yokmuş...
Sevgili öğretmen ve idareciler...
Minik yavruları hayatlarındaki bu ilk başarılardan mahrum bırakmak için, lütfen söyleyin bu yeterli bir sebep sayılabilir mi?
Paranız yoksa, velilerden üç kuruş toplayamaz mıydınız, yavruları ödüllendirmek için...
Hiç mi pedagoji okumadınız, hiç mi yürekten hissetmediniz?..
İlkokulda verilen bir küçük takdir belgesinin ömür boyu saklandığını ve büyük hayat başarılarının ilk basamağı olduğunu hiç mi düşünmediniz?
Öte tarafta ise, örneğin koskoca Çanakkale Lisesi'nde müdür bey emir vermiş, okula aidat borcu olan çocukların karneleri verilmemiş...
Yahu, bütün arkadaşları karne alırken, üç kuruşluk aidat borcu var diye bir gence "borçlu" psikolojisi yaşatmak neyin nesidir, kimin fesidir, Tanrı aşkına!..
Ailelerini gizlice çağırıp, karneden önce uyarmayı da düşünemediniz?
Çocukların, gençlerin ne günahı var?
Çok çok ayıp ve dahi düşüncesizlik değil mi bu davranışınız?..
Herşey sanki muhteşem gidiyor da, sizler bir iki milyon lira alacak için çocuklara hayat dersi mi veriyorsunuz?
Böyle kırıcı ve aşağılayıcı yöntemlerle, hayat dersi mi verilir?..
Can pazarı
İzmir Karşıyaka'dan yazan okurumuz Erçin Anıl, Karşıyaka'daki bir otoyol geçidinden şikayetçi.
"İzmir, Karşıyaka, Reşadiye sokağının sahile açıldığı üçer şeritli iki ayrı istikametteki otoyolu, yüzlerce vatandaş günün her saatinde otobüs duraklarına ulaşmak kelle koltukta geçmektedir.
Çünkü burada trafik lambası yoktur.
Oysa ki...
Aynı otoyolun az ilerdeki KSK spor kulübünün önündeki sahil kısmında, yalnızca gençlerin teknelerini karşı sahile geçirmek için pek de fazla kullanmadıkları yerde, iki trafik lambası ve çizgili yaya geçidi bulunmaktadır.
Ülkemizde spora bu kadar önem verilmesi elbette sevindirici...
Ama diğer yandan da günde en az iki kez karşı tarafa geçtiği yerde, yoğun vatandaş trafiğinin düşünülmemiş olması çok üzücü..
Bunun en büyük sıkıntısı da, yaşlılar ile çocuklarını ve torunlarını karşıya geçirmek zorunda olan insanlar çekiyor.
Sayın İzmir Belediye başkanının ve trafik ilgililerinin dikkatlerini bu noktaya çekerseniz, hem kazalar önlenmiş olur...
Hem de vatandaşa büyük hizmette bulunmuş olursunuz...
Önceden ilginiz için size teşekkürlerimi sunarım..."
Sevgili Ahmet Priştina, öyle görünüyor ki, bu sorun senin ellerinden öper...
Çünkü, İzmir'in belediye başkanı ben değilim...
Konuya gerekli ilgiyi gösterecğinden eminim...
Kovulmaktan bıktım
İstanbullu bir okurumuzun Bağkur'dan bir dayak yemediği kalmış:
"10 Ocak tarihli Sabah Gazetesi'nde Yavuz Donat'ın köşesindeki beş perdelik komedi konulu yazıyı ibretle ve dehşetle okudum. Benim çocuğum geçen yıl 16 Haziran'da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde ameliyat oldu.
İlaçları bir ecza deposundan ucuza temin ettiğim için fatura etmedim. Fakat bazı ameliyat aletlerini Ankara'dan getirtmek zorunda kaldık.
Sonra 6 milyarlık ameliyatın 2 milyar 300 milyonluk bölümünü gösteren fatura ile Şişli Bağkur şubesine başvurdum.
Her defasında başka bir yere gönderildim. Ben fazlasını değil, hakkımın bir kısmını bile alamazken, Yavuz Bey'in yazısından anlıyorum ki, başkaları bunu başka yollarla halletmişler.
Hakkımı arayacağım bir yer yok mudur, Allahaşkına? İnsanları bir kısmı sahipli iken bir kısmı sahipsiz midir acaba?"
Çalışma bakanımız Yaşar Okuyan, eminim ki bu haksızlık ile yakından ilgilenecektir. Bekleyelim bakalım...
Duymamıştık demeyin
Tabela hırsızlığı
Nişantaşı'ndan yazan Yaşar Sargül, beni de hayretlere düşüren bir konudan şikayet ediyor:
"Sevgili İlker Bey...
Pek çok hırsızlık duymuşsunuzdur.
Ama sürekli tabela hırsızlığı bilmem duydunuz mu? Valikonağı üzerinde, özellikle pirinç tabelalar, çoğunlukla doktorlarınki olmak üzere sürekli yerlerinden sökülerek çalınmaktadır.
Yaklaşık bir aydan beri sistematik olarak yapılan bu hırsızlıklara benim gibi çok defa maruz kalanlar da var.
Nişantaşı'nın en işlek yerindeki bu hırsızlıklardan bıktık. Nişantaşı emniyeti, bu meseleyi biraz hafife almaktadır."
Gerçekten ben de şaşırdım.
İstanbul'da mı yaşıyoruz, ormanda mı yaşıyoruz?
Ormanda yaşıyorsak eğer, doktorlar kapılarındaki tebalaları silahla mı koruyacaklar? Nedir?..
Ziraat Bankası
Paramı alamıyorum
"İlker Bey... Ziraat Bankası'nın Şenesenevler şubesi bankamatiğinden 4 gündür paramı çekemiyorum. Mesai saatleri dışında 'Hizmet dışı' ibaresi yazıyor. Mesai saatleri içinde ise, ya para olmadığından ya da hatların meşgul olmasından ötürü para veremiyorlar.. Biz kendi paramızı alamıyorsak, bu nasıl bankacılık, izah edebilirler mi?"
Nesrin Şahin-İstanbul
Arena'ya teşekkürler...
Okurumuz Murat Gürzumar, size hep şikayet geliyor ama ben bu kez teşekkür göndermek istiyorum diyerek, şöyle yazıyor:
"Ankara'daki Arena bayiinden almış olduğum printer kutusundan yanlışlıkla başka bir modelin CD sürücüleri çıktı. Bayii, bizden kaynaklanan bir yanlışlık değil, yardımcı olamam dedi. Bu arada, internetten sürücüsü bulunarak printer çalışır hale geldi. Konuyu Arena ürün sorumlusu Filiz Şen'e bildirdim. Bana e-mail göndereceğini söyledi. Ertesi gün de adresime özel paket içinde CD sürücüleri ile kitapçıkları geldi. Teşekkür ediyorum."