Polis
Diyarbakır'da, Ankara'da, Hendek'te son iki, üç günü hep "polislerle" geçirdik... Pek çok polis bize "hatıram olsun" diye bir "kâğıt" tutuşurdu:
- Boş zamınınızda bakarsınız.
Dün o "kâğıtlara" baktık.
Hepsi de polisin "maaş bordrosu."
"Hatıra olarak" saklayacağız.
Ancak "birkaçını" cebimizde taşıyacağız.
Ve Meclis'te karşılaştığımız liderlere... Bakanlara... "İsim ve sicil bölümünü karalayıp" bu maaş bordrolarını vereceğiz.
"Sayın Bakan... Sayın lider... Hatıramız olsun" diyerek.
***
Hendek'te 20 yıllık polisin aldığı maaş "370 milyon."
75 Milyonu "ev kirasına" gidiyor.
"Günlük mesai" 12 saat.
Bazan "18 saate... 20 saate kadar" çıkıyor.
"Fazla mesai ücreti" yok.
Buna rağmen...
"Vatan" diyor, "görev" diyor, "Allah devlete zeval vermesin" diyor.
Sadece boynunu büküp...
"Yavuz bey... Geçim zor... Halimizi yazın" diye ekliyor.
***
"İstanbul'un işgal altında olduğu dönemden" bir not...
Şair ve yazar Süleyman Nazif, "Hâdisat" gazetesinde bir yazı yazmış.
"Düşman işgalini" eleştirmiş.
Ve işgal kuvvetleri hemen "İstanbul Polis Müdürü Mehmet Ali Bey'e" emir vermişler:
- Süleyman Nazif'in derhal yakalanması.
"Arandığını" duyan Süleyman Nazif, Polis Müdürü'nün kapısını çalmış:
- Teslim oluyorum.
- Suçun ne?
- Vatanımı sevmek.
- Eğer suçun buysa... Aynı suçu ben de işliyorum... Seni Fransız'a teslim edecek Türk polisi daha anasından doğmadı.
Diyarbakır'da... Hendek'te tanıştığımız polisler "işte bu Polis Müdürü Mehmet Ali Bey'in torunları."
***
Yukarıdaki olayı "Polis Dergisi"nin son sayısında okuduk.
Düşman, Antep'i işgal etmiş.
Nerede Türk bayrağı varsa indirmiş.
Akyol karakolundan polis memuru Mehmet Hamdi Efendi "yastığın içinde sakladığı bayrağı" çıkarmış... Direğe asmış.
Bunu haber alan düşman "20 kişilik müfrezeyle" karakolu basmış.
Mehmet Hamdi Efendi "bayrak için vuruşmuş, vuruşmuş, vuruşmuş."
Ama "20 kişi karşısında" ne yapsın.
Düşmana teslim olmaktansa...
Kendisini pencereden dışarı atmış... Orada şehit olmuş.
Ve aynı gün "şanlı Antep direnişi" başlamış.
***
Dergilerine "bunları" yazan...
"Derslerde" bunları okuyan Türk polisi gerçekten "saygılı... Disiplinli... Çalışkan."
Ama "geçim sıkıntısı içinde."
***
"Bordroları" inceledik.
"Kira Tazminatı" diye bir bölüm var:
"İki yüz bin lira."
"Fi tarihinde... 1980'li yıllarda" böyle bir yasa çıkmış... Uygulama başlamış.
Aradan yıllar geçmiş.
Ama hâlâ "200 bin."
Bir polis dedi ki:
- Efendim... Bari hiç vermesinler. Ayıp oluyor... 200 bine ayakkabı ile boyanmıyor.
***
Polis "içimizden biri."
İçlerine girelim... Onları tanıyalım, anlayalım, dinleyelim.
Ve sevelim.
Onlar bizim polisimiz... Ve "başka polisimiz de yok."