Bu hafta ortasında Washington'u aradık.. Bizim Beltway ekibi ile uzunca bir süre herşeyi konuştuk.. Bunların ayrıntılarını bir başka yazıya bırakıp, bugün sadece AB konusunda, Washington'da giderek olumsuz hale gelen görüntümüzü size yansıtmaya çalışacağız..
ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile ilgili bilgileri Ankara'daki büyükelçisinden alır.. Peki büyükelçi Robert Pearson'ın, ki kendisi hala CAIR ve MED TV konusundaki sorularımıza cevap veremedi, Türk-AB ilişkileri konusunda, Washington'a bildirdiği ne olabilir? Beltway'e sorduk.. Cevabı okuyalım:
"Türkiye'de bu konuda üç ayrı görüş var. Birinci görüş AB ile birlikte olalım, ikinci görüş ABD ile daha da yakınlaşalım ve AB ikinci sırada kalsın, üçüncü görüş her ikisini de boşverelim ve biz kendi yolumuza gidelim.. Yani 3'üncü yol. Ve ne yazık ki, AB yanlıları durgunlaşırken, AB yolunu kesmek isteyenler ise sessiz sedasız duruma hakim oluyorlar.."
Belki tam bu kelimelerle değil, ama buna yakın kelimelerle özetleniyor Ankara'da son durum..
Peki bu görüşler doğruları yansıtıyor mu?
Sadece bir kişi bununla ilgili birşeyler yapmaya çalışıyor.. O da, ister kızın ister kızmayın, ANAP lideri Mesut Yılmaz.. Ama o da, yalnız başına kalmış durumda.. Hemen hiçbir yerden AB konusunda destek almıyor gibi.. Destek bir yana, köstekler getiriliyor önüne.. Nereden geldiklerini de herkes biliyor..
Türkiye bu kadar içine kapanırsa, olacağı da budur işte..
AB, Türkiye için en son şanstır.. Nasıl ekonomik reformları gerçekleştirmemiz için IMF ile ilişkiler son şansımızsa, AB trenine binmek için son şansı kaçırmamızdan korkuyoruz.. Tabii ki "Ne pahasına olursa olsun" mantığı ile değil.. Bunu da belirtelim.
İşte bu yüzden, Mesut Yılmaz'a destek vermemiz lazım.. Yılmaz'dan başka konularda şikayetçi olabilirsiniz.. Biz de şikayetçiyiz bazı şeylerden.. Ama bu ülkede yaşayan ve yaşayacak olan 65 milyon Türk'ün arasında sizlerin çocukları ve torunları da var. Onların bütün geleceğini ilgilendirecek olan AB konusunda ona destek vermemiz gerekiyor diye düşünüyorum.. Yılmaz'ı eleştirin, ama AB konusunda desteği verin..
Ankara'daki AB karşıtı lobiler o kadar güçlenmeye başladı ve bunu öylesine sessiz sedasız yapıyorlar ki, Mesut Yılmaz tek başına kalmış gibi..
Bu konuda sivil toplum örgütlerine, TÜSİAD'a, TOBB'a, sendikalara, İKV'ye ve diğerlerine seslenmek istiyoruz:
"AB konusunda Mesut Yılmaz'a destek verin.. Sesiniz çıkmıyor.. Yılmaz'ın yanında olun.. Bakın, tren kaçmak üzere haberiniz olsun.. Testi kırıldıktan sonra yol göstermeye kalkmanızın hiçbir anlamı olmayacaktır.. Yılmaz, yanına sivil toplum örgütlerini alırsa ve bir süredir bu konuyu es geçmeye ve içe dönmeye başlayan Medya tekrar ne oluyor diye Yılmaz'ın AB üyeliğimiz konusundaki girişimlerinin yanında durursa, o da, AB karşıtlarına karşı elini güçlendirmiş olacaktır.."
Türkiye'nin geleceği batıdadır.. Bugün Mesut Yılmaz bunu yapmaya çalışmakta, yarın bir başkası.. Önemli olan kişiler değil, konsepttir..
Türkiye, Üçüncü Dünya devletlerinden biri olmayı hakketmiyor.. O halde hep beraber desteklemeliyiz AB'yi.. Tabii onlara "Bazı şeyleri niye yapmamaları gerektiğini" sakin bir şekilde, asla tehdit kokan kelimelerle değil, ama akıl dolu cümlelerle anlatarak yolumuza devam etmeli ve AB karşıtlarını mutlaka, ama mutlaka yenmeliyiz..
