kapat

28.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Kulübedeki coşkuya dikkat

Galatasaray, hazırlık döneminde üst düzey takımlarla oynamayı tercih etti. Bir maç dışında da hepsinde galip geldi. Takımın performansını nasıl buldunuz?

Bu, aşağı yukarı sezonun en iyi performansı. Leverkusen maçını bir kenara bırakırsak... O maçı bir türlü devre arasında izlediğim diğer Galatasaraylar'ın arasına oturtamadım. Bambaşka bir hava vardı sanki. Ama geri kalan maçlarda bu yılın en iyi performansını sergilediler. Özellikle Pogon maçındaki futbol anlayışı inanılmaz şekilde üst düzeydeydi. Futbol iki yönlü bir oyun. Bir yandan skor, bir yandan seyir. İki yönden de çok doyurucuydu Galatasaray, hem de Polonya liderine karşı...

* Sarı-kırmızılıların, "Güçlü takımlarla oynanacak hazırlık maçları ile maratona hazırlanma" stratejisini nasıl yorumluyorsunuz?

Galatasaray'ın büyümesini sağlayan hamlenin Derwall ile geldiğinden kimsenin şüphesi yok. Derwall, kulübe pek çok şey kazandırdı. En başta tesis olarak altyapıyı... "Ben futbolcu istemiyorum, çim saha istiyorum" diyebildi. Galatasaray'a getirdiği ileri düşüncelerle çok şey kazandırdı. İleride çok şey kazandıracak Mustafa Denizli'yi kazandırdı. Bu arada da, asıl önemlisi Avrupa'nın büyük isimlerinden korkmamayı Derwall ile öğrendi Galatasaray... Tüm takımlarımız devre arasını dinlenme ve küçük takımlarla maçlarla geçirirken, Derwall öğrencilerini Avrupa'ya salon turnuvalarına götürdü. Galatasaray'ın isimsiz adamları, Avrupa'nın en ünlü yıldızlarıyla omuz omuza oynadı. Gördüler ki, kendilerinden çok farkları, üçüncü bacakları, ikinci kafaları yok.

Ve Galatasaray Türkiye'de Avrupa'ya karşı duyulan aşağılık kompleksinden kurtulmaya başladı. Şerefli yenilgiler dönemi böyle aşıldı. Bu geleneği Galatasaray hep sürdürdü.

* Sturm'a karşı Hagi, Taffarel, Popescu, Hakan, Suat ve Serkan kadroda yokken 19 kişi oynadı. Geniş kadro sıkıntı yaratabilir mi? İlk akla gelen örnek, zaten çok zengin olan orta saha için Ahmet gibi bir alternatif daha çıktı.

Galatasaray ikinci yarıda üç turnuvada mücadele edecek: Lig, kupa, Şampiyonlar Ligi... Bu açıdan bakınca kadronun büyüklüğü rahatsız etmiyor. Bir tek lig olsa, sıkıntı olabilirdi. Ama ben herkese zaman ve fırsat geleceğine inanıyorum. Fenerbahçe'de bir Andersson'un sakatlığı şapa oturmuş havası yaratıyor. Galatasaray'da Hagi dahil, kim sakatlansa kimsenin umurunda değil. Uluslararası düzeyde 6 adam yokken sahaya çıkan Galatasaray eksik değil.

Galatasaray'ın devre arası maçlarını genelde Eurosport'ta izledim. Medyanın üzerinde durmadığı yorumları yaptı adamlar. İnanılmaz övdüler Galatasaray'ı. Kamera gollerden sonra sık sık kulübeyi gösterdi. Kulübede sahada oynayanlardan daha keyifli, coşkulu adamlar vardı. Bunu vurguladılar. "Kenardaki içeridekinden daha coşkulu" dedi İngiliz yorumcu. İşte G.Saray'ı büyük yapan unsur bu.. Normalde her G.Saraylı futbolcu gole sevinir, ama başkası atınca "Ben bu takıma giremeyecek miyim?" diye düşünebilir. Bu olmuyor.

* Bunda Cüneyt Tanman'ın etkisi var mı?

Elbette. Leverkusen maçındaki tatsız olaylara rağmen, Cüneyt "Beyaz sayfa açıyoruz. Bugüne dek olanları unuttuk, hesap sormayacağız. Bundan sonra da adam gibi oynayacağız" dedi. Leverkusen maçında 2 kırmızı, 8 sarı gören takımdan tek kişiyi uyarma gereği dahi duymadı Pogon maçında hakem. Cüneyt'in çok büyük etkisi oldu ve olacak. Lucescu'nun bu konuda büyük yardıma ihtiyacı vardı. Kenarda o da rahatlamış görünüyor. Sadece teknikle ilgileniyor. Geri kalan konuları Cüneyt'e bırakmış durumda.

Spor Yazarlari sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır