* Daha ne kadar Diyarbakır'da kalacaksınız?
Burada olmaktan mutluyum. Şimdi yine çok iddialı olacak ama Diyarbakır'daki huzur ve güven, Türkiye'nin huzur ve güvenidir; çünkü dünyada oynanan oyunun Türkiye üzerindeki en güzel sahnesidir Diyarbakır. Cahil çok. İnsanlar kolay kanıyor. Ondokuz yıl okullar kapalı kalmış. Eğitim yok, kültür yok. İnsana, "Bunu devlet öldürüyor" dediğin zaman, inanıyor işte. Biz burada bunu yıktık.
* İnsanları etkilemekten hoşlandığınızı hissediyorum. Konuşmamızdan aldığım izlenim bu.
Öyle bir şey yok. Bu benim görevimin gereği.
* Yok yok hâlinizde tavrınızda başka bir hava var...
İnsan giyindiğiyle karşılanır, bilgisiyle uğurlanır.
* Güzel. O halde biraz sizin giyiminizi konuşalım. Çarpıcı giyinmişsiniz. Sarılı marılı, altın bir saat...
Altın değil, La Fayette.
* Pırlanta bir yüzük...
Ama hanzo işi değil!
* Takısıyla, beyaz parlak mendiliyle, saatiyle sıra dışı bir görüntü var karşımda. Bunlar da insanları etkilemenin bir parçası mı?
Hayır. Ben, fırıncı Fikri'nin oğluyum. Ortaokuldan sonra polis kolejine gittim, akademiyi bitirdim ama polisim. Otuzbirinci senedir maaş alıyorum. Siz şimdi yaşımı da sorarsınız?..
* Size dışardan bakan, sinema sanatçısı sanabilir. (Gülüyor) Kendine inanan insan öyledir.
* Bu güvenin kaynağı ne?
Bilgi ve tecrübe.
* Sporun dışında ne var yaşamınızda? Sinema?..
Bağlamaz beni.
* Sadece spor yani. Peki siz de oynuyor musunuz?
Hayır, zamanım olmuyor ki.
* Diyarbakır'la ilgili yeni bir şey var mı başka?
Diyarbakır'da şimdi beş yıldızlı oteller yapılıyor. Bunlar güvenin markasıdır. İstanbul'dan gelip Dedeman'da kalacağız dediğiniz zaman, otomatikman Diyarbakır'la ilgili güven duygusuna sahip olursunuz. Polat var, Hilton var...Yıllarca terörle anılan bir kent şimdi sporla, sosyal hayatla, gelişen ekonomisiyle, insanların normal yaşamıyla ölçülüyor. Benim varmak istediğim hedef de buydu. Artık insanların devlete güveni var. İlk geldiğimde ben de 'Devlet kim? Nasıl bir şeydir o?' gibi sorularla karşılaştım. Sonra sağıma baktım kimse yok, soluma baktım kimse yok; herhalde devlet benim dedim.
* (Kahkahalar) Bakın bu lafı beğendim işte.
(O da gülüyor keyifle) Ben size daha çok şeyler anlatırım ama izin almadık. Sizden rica ediyorum, benim mesleki hayatımı mahvedersiniz. Sayın Bakan'dan izin almadan kesinlikle yazmayın. Bakın, şimdi ben gidip Sayın Vali'ye söyleyeceğim. Ondan da izin almadık daha..