|
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr
)
|
Daha farklı olmak zorunda
Diyarbakır suikasti bütün ülkenin içini burktu ve tekrar "nereye gidiyoruz" sorusunu canlandırdı. Bu suikasti planlayanlar, tetiği çeken ve çektirenler ilk amaçlarına ulaşmışlardır. Son amaçlarına ulaşmalarını engellemek ise "toplu" bir görev olarak herkesin önündedir.
Dönüm noktası kavramı, herşeyin artık daha farklı olmak zorunda olduğu anı anlatır. Diyarbakır suikasti de bir dönüm noktasıdır. Bu suikast çerçevesindeki "herşey" artık daha farklı olacaktır. Suikasti yapan ve yaptıranların amaçladıkları "daha farklı" ile iki gündür tepkisini ortaya koyan toplum çoğunluğunun beklediği "daha farklı"nın birbirlerinden tümüyle "farklı" oldukları ortadadır.
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın bir kamu görevlisi olarak çizdiği portre de farklılık ihtiyacının sembolüdür. Okkan'ın sorumluluk taşıdığı alanda dar ufuklu, kapalı ve gündelik düşünen bir "memur" olmadığı, tam tersine, vatandaşa "farklı" bakabilen, toplumsal barışın anlamını ve boyutlarını değerlendiren, nitelikli bir "kamu görevlisi" olduğunun kanıtı Diyarbakır halkının tepkisidir.
Şehit Emniyet Müdürü Okkan'ın "vatandaşa bakış"ını yansıtan uygulamalarından örnekler iki gündür bütün gazetelerde yer alıyor. Diyarbakır'da yaşayan bütün vatandaşların tepkileri bu "fark"ın karşılıksız kalmadığını, herkes tarafından çok iyi anlaşıldığını gösteriyor.
Beli tam kırıldı mı?
Suikastin uygulayıcısının Hizbullah adlı örgüt olduğuna kuşku kalmamıştır. Bu örgütün ortaya çıktığı dönemde, adının çevresinde çeşitli kuşku işaretleri de oluşmuştu. Örgütün ilk yıllardaki hedeflerinin, kurbanlarının büyük çoğunluğunu başta Batman olmak üzere birçok Güneydoğu il ve ilçesinde, PKK'ya "destek" olduğundan kuşkulanılan kişiler oluşturuyordu. Bu yüzden bölgedeki adı "Hizb-ül kontra"ya çıkmıştı.
Hizbullah genel siyasi faaliyetler yerine camiler çevresinde toplanarak, dar gruplardan militan devşirerek etkinlik alanını genişletti. Güvenlik birimlerinin üst kademelerinde görev yapmış birçok sorumlu Hizbullah'ı "taşeron" olarak nitelemektedir.
Suikastin gerçekleşme biçiminden Hizbullah'ın, eski "memur" deyimiyle "belinin" tam olarak kırılmadığı da anlaşılabilir. Olayın kendisi yarı amatör bir intihar eylemi değildir, suikastçiler yüzlerce mermi yakmış, bomba atmış ve "profesyonel"ce kaybolmayı başarmışlardır. Dolayısıyla Hizbullah'ın "teknik" desteklerinin kurumadığı da düşünülebilir.
Bu suikastten sonra Hizbullah'ın beli gerçekten kırılacaksa bu örgütün üzerine gitmekte daha "farklı" bir kararlılığın ortaya konması da beklenecektir. Camileri merkez gibi kullananabilen bir örgütün boyutları ve dallarının tam olarak kesilmesi daha "farklı" bir anlayışı da gerektirmektedir.
Karanlıklara dönmemek için
Türkiye, cinayete tepkisini ortaya koyarken bir mesaj vermiştir. Karanlık senaryoların kulaktan kulağa dolaştığı, korku ve tedirginliğin herkesin herkesten kuşkulanmasına yol açtığı "karanlık çağ"a dönmeyi bu ülke istemiyor. Aksi, suikastler ve karşı suikastlerle bütün intikam baltalarının topraktan çıkarıldığı, herkesin herkesle hesaplaştığı bir "karanlık çağlar"ın ortasında debelenmektir.
Diyarbakır suikasti, herşeyin bundan sonra daha farklı olması gereken bir dönüm noktasıysa, bunun gereği olan "farklı anlayış" bütün yanlış yönlendirmelerin önünü kesmelidir. Şu anda kabaran bütün duyarlıklar, tedirginliklerle, yanlış yönlendirmelere uygun bir ortam oluşması için bu suikast yapılmıştır. Hizbullah'ın kökleri kurutulurken, Hizbullah'ın da ötesine geçen bir bakış açısı, suikastin asıl hedefine ulaşmasını engelleyecektir.
|
|
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|