Gaffar Okkan ve Ermeni Sorunu...
Gaffar Okkan'ı ve beş polisimizi vatan toprağına verdik.
Hepimizin gözlerinde yaş; dudaklarında hüzün var: Güle güle Gaffar...
Güle güle beş yiğit polisim, güle güle karanfil çiçeklerimiz.
Artık ebedi huzurun imtihan rahlesindesiniz.
İlahi vuslata bu yoldan varılır...
Bu vuslat, vatan cennetinde şehadet nurudur.
Bu nur, insanoğlunun Tanrı'yla bütünleştiği andır. Bu bütünleşme, vücut vahdetinin kutsallaştığı idraktir.
Bu kutsallığın kubbesinde insanlığın onur ışıkları parlar.
Altı onur ışığımızı dün hüzünle toprağa verdik...
İnsanlığın yaratıldığı toprak hepsini hasretle kucakladı...
Allah rahmet eylesin...
Polis teşkilatımızın ve milletimizin başı sağ olsun...
ERMENİ SORUNU
Reha Muhtar'ın yönettiği Ateş Hattı, Türk hariciyesinin Ermeni meselesinde hiçbir şey yapmadığını gösterdi. Ya Türkiye'nin tarih tezini bilmiyorlardı; ya da önem vermemişlerdi...
Ermeni soykırım tasarısının tezgahlanmasında önderlik yapan milletvekili François Rochebloine'in konuşmaları Fransız Parlamentosu'nun ne kadar cahil ve kindar olduğunu gösterdi.
Rene Mangin'in sergilediği manzara gerçekten ibret vericiydi; serseri mayın gibi hiçbir gerekçe ileri süremeden sadece vesikalık fotoğraf gibi göründü.
Jean Paul Bret'in söylediklerini insan aklının alması mümkün değildi: Türk halkı tarihine eğilsin, kara sayfalarını görsün, böylece soykırımı kabul etsin; çünkü tarihçilerin bize verdiği bilgiler, olayın soykırım olduğunu söylüyor.
***
Hepsinin iddiası şudur: Yıllardır tarihçilerin söylediği şey bunun bir soykırım olduğu gerçeğidir.
"Talat Paşa Hükümeti'nin soykırımı" diye başlayarak Milli Mücadeleyi kapsayacak ve Atatürk'ü de aşağılayacak kadar küstahlaştıkları görüldü.
Birleşmiş Milletler'in soykırım metnini okumadan Parlamentosu'na kınama kararı getiren bir milletvekilini seyretmek hüznü, aslında bir cahil Fransız'ı teşhisi değil; Dışişlerimiz'in bilgilendirmedeki aczini tespitti.
Nihayet bir sağduyulu Fransız parlamenter dinledik. Bernadetta İsaac Sibille bir gerçeği söyledi. "Fransa Meclisi'nin 85 yıl önceki bir olayı yargılamaya kalkışması, halkları birbirine karşı kışkırtmaktan başka işe yaramadı" diyor. Sağduyu budur işte...
***
Ermeni Patriği'nin Başdanışmanı Dr. Karabet Arman'ın anlattıkları bu Türkiye'de yetişmiş ve Türk milleti içinde büyümüş bir vatan evladının içtenliği idi. Pekiyi Karabet Arman'ın anlattığının acaba yüzde birini asıl Ermeni gerçeği olarak Türk Dışişleri anlatabildi mi?
İşin içinden gelen biri olarak Karabet Arman'ın keskin teşhisi şudur: "Maalesef Türkiye, Ermeni meselesindeki gerçeği dünyaya anlatamamıştır; kendini tanıtamamıştır..."
Karabet Arman'ın verdiği istatistikler Ermeniler'in bu ülkede ne kadar rahat ve emin koşullarda yaşadıklarını anlatan en objektif tarih olmuştur. Son iftihar cümlesi en gerçekçi teşhisiydi: "Hangi ülke soykırım uyguladığı iddia edilen ırka böylesine imkânlar tanır?"
***
Fransız Parlamentosu'nun sığındığı gerekçe şu: "Bu olay Osmanlı zamanında olmuş, neden Türkiye üzerine alıyor?"
Türkiye bunun elbette ki hesabını soracaktır. Çünkü, soykırım hukuki sonuçlarından daha önemli olarak kültürel sonuçlar yaratır ve bir ulusun hem geçmişini hem geleceğini bağlar. Soykırım, yapanı değil, mensup olduğu milleti bağlayan hükümler getirir.
Şimdi ciddi sorun şudur: Fransa Cezayir'de soykırım uygularken Türk hariciyesi Fransa'nın yanında yer almış ve "Cezayir Fransa'nındır" diyecek kadar ileri gitmişti. Bugün Fransa'ya soykırım suçlaması yaparken inandırıcı olamayışımız bundandır...
Uruguay, Arjantin, Brezilya, Peru, Belçika, Amerika, Kanada, Alman, Rus, İngiliz parlamentoları konuyu tartışıyor. Bu parlamentoların bu yolda kararlar almaları da muhtemeldir.
Dışişleri Fransa için bir eylem planı getiriyor. Ticaret minimum olacak. Eğitim ve kültür ilişkisi minimum olacak. Fransa'ya ticari ve kültürel tahditler koyarak çok şey yaptığımızı sanıyoruz. Peki bütün dünyaya ticari ve kültürel sınırlamalar mı koyacağız?