IMF'ye verilen niyet mektubuna göre, 20 Ocak itibariyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndaki bankaların ne olacağı açıklanacaktı. Hangilerinin satılacağı, satılamayanların ne yapılacağı belirlenecekti.
Edindiğimiz bilgilere göre, bankalara sınırlı bir ilgi varmış. 8 bankanın 3'üne teklif gelmediğini, ancak 1-2'sinin satılabileceğini duyduk. Satışı yapacak olan Bankacılık Üst Kurulu alıcıların istemesi halinde bankaların zararlarından ayıklanarak satılabileceğini, isteyenin ise geçmiş yıl zararlarını üstlenerek önümüzdeki 5 yılda ödeyeceği vergiye mahsup edebileceğini söylemiş.
IMF de satılamayan bankaların tereddüt edilmeden kapatılmasını istemiş.
* Neden alıcı yok?- Bu son gelişmeler gösteriyor ki, artık Türkiye'de bankalar öyle kolay kolay satılamıyor.
Çünkü bu sektörün eski kârlılığı kalmadı. Eski kolaylık da yok. Denetim daha etkin. Kurallar daha sıkı uygulanıyor.
Dahası, ekonomi politikaları değişti. Devlet gibi bir hazır müşteri beklemiyor. Üstelik bir banka krizi yaşadık. Sektör özsermayesini kaybetti. Kaldı ki krizi yaşamasaydık bile, enflasyonla mücadeleden dolayı sektörü zor günler bekliyordu ve Fon'daki bankalara alıcı çıkanların tereddütleri bulunuyordu. Üstüne bir de kriz eklenince bu zorluğun dozu bir hayli arttı.
*Fon'a geri dönmesin- Buna bir de Bankalar Kanunu'nun biraz daha değiştirileceğini ve sahip ile yöneticilerinin sorumluluğunun biraz daha artırılacağını eklemek gerekiyor.
Bir süre önce de Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Osman Tunaboylu, sektörün uluslararası standartlara uyumu için ekonomik programın sonuna kadar bir geçiş süresi istemişti.
* Gelir hedefi yanlış- Bankaları satmak zor, ama diyelim ki sattınız, bu bankaların iki üç sene sonra yeniden Fon'a geri dönmemesi gerekiyor. Geçmişteki olayların tekrarlanmamasının önlemi daha satılırken alınmalı. Sektöre sorun olmayacak şekilde nasıl satılır ona bakılmalı.
Satış işlerinde gelir elde etmeyi ön plana almanın yanlış olduğunu, bankaların yeniden Fon'a geri dönmesi ve Türkbank satışının iptal edilmesi gösteriyor. Demek ki gelir elde etmek ya da Fon olarak bu bankaya şu kadar para koydum, taban fiyat buradan başlar demek sonuç almayı zorlaştırabilir.
Tıpkı Demirbank'ta olduğu gibi. Anlatılanlara göre Hong Kong kaynaklı HSCB, Demirbank'ın yarısını satın almak için kriz öncesinde 1.3 milyar dolar önermiş. Kriz sonrasında yine alıcı olmayı sürdürmüş. Bu kez bankanın tümü için, 200 milyon dolar lisans bedeli 400 milyon dolar da bankaya sermaye olmak üzere toplam 600 milyon dolar önermiş. HSCB adına pazarlık yapanlara kapı gösterilmiş. Halbuki satılsa Fon'un yükü azalırdı.
* Birleştir sat- Bir de 8 bankayı ayrı ayrı satmanın zorluğu ortada. Zaten sektörde çok sayıda banka olduğundan ve bankaların belli bir büyüklüğe ulaşamadığından şikayet ediliyor. Hazır 8-10'u Fon'a geçmişken bunları birleştirmek neden olmasın?
Sonuç- "Kökü derinde olan ağaç rüzgardan yıkılmaz" Türk Atasözü