Çimen çıktı dizime gel izime izime..
Yazdıklarıma bakıp beni medya meselelerine duyarsız biri sanmayın.. Aksine medyanın her hali beni ilgilendirir.. Konuların üzerine üzerine giderim.. Hem de "Öküzün gamsızı kasabın bıçağını yalarmış.." dedirtene kadar..
Bu sansür alışkanlığı bizim içimize işlemiş.. Günümüzün modasına uyan tarifle "Kromozomlarımıza geçmiş sansür geni.." taşıyoruz..
O sebepten dünyanın en özgür Anayasası elimizin altında olsa, ona bakıp bakıp serbestlik kanunları çıkarsak yine de bu alışkanlığımızdan kurtulamayız..
Bizim medya işletmelerimizi ele alalım mesela.. Yılın belli bir gününde (Temmuz'un bilmem kaçında) oturup sansürün kaldırılışının yıldönümünü kutlarlar..
Cemiyetler, dernekler birer aynalı demeç patlatır.. Politikacılar süslü laflarla cilasını atarlar..
O gün öyle geçer.. Geri kalan 364 gün de direk yahut dolaylı sansürden şikayet edilir..
***
Bizim medyanın bu halleri evde kocasından sürekli dayak yiyen gelinin yakınmasına benzer.. Taze gelin, komşu kadınlara "Eli kırılasıca beni yine dövdü.." derken aslında "Beni çok sevdiğinden kıskanıyor, o sebepten sopayı sırtımdan eksik etmiyor.." diye şişinmektedir..
Bizimkilerin şikayeti de böyle.. "Sansür bizi rahat bırakmıyor.." diye ağlaşırken aslında;
- "Görüyorsunuz, başımızdakiler bizden ne kadar korkuyor.." babalanmasının altını çizerler..
Dilinize hakim olun..
Bunların aklıma düşmesinin sebebi de televizyonların korkulu rüyası RTÜK'ün icraatları..
RTÜK'ü bilirsiniz, şifresinin açılmış hali Radyo Televizyon Üst Kurulu.. Radyo ve televizyon yayınlarını takip edip, fırsat bulduğunda onları kapatan teşkilat..
TV kanallarından birinde oynatılan filmde, nisa taifesinden bir aktristin kazara edep yeri görünse "Türk aile yapısına uygun düşmeyen yayın yapmak.." gerekçesi ile kapatma cezasını dayar..
Bırakın edep yerini, kadın oyuncuların güğümlerini göstermek dahi mekruhtur.. TV dizi ve filmlerindeki diyalogların da umumi adaba mugayır olmaması lazımdır..
Temsil haydutlardan üç beşi başka bir haydutun yolunu kesti, hesaplaşacaklar.. Silahını önce çeken, hasmını öldürmeden önce:
- "N'ooo lan dümbük.. Niye susuyorsun? Dilin şeyine mi kaçtı!" diye zevzeklenemez.. Öldürülecek olan da:
- "Vur ulan vur! Öldürmezsen ebenin şeyine kadar yolun var.." cevabını veremez..
Çünkü böyle bir repliğin kullanılması eğitim çağındaki masum çocukların körpe zihninde derin izler bırakır.. TV eğitici bir araç olduğuna göre uygun replikler seçilmelidir.. Aynı sahnedeki potansiyel katil, hasmına:
- "Neden sustunuz? Konuşma özürlü müsünüz?" diye sormalı.. Öldürülecek olan potansiyel kurban da ona;
- "Sizden korkmuyorum bayım.. Lütfen tetiği çekin.. Eğer çekmezseniz, bilinçaltınızda anne rahmine dönme sendromunuz olduğunu iddia edeceğim.." diye cevap vermelidir..
Bu durumda körpe dimağlar yaralanmaz, ekran da kararmaz..
***
Yanlış anlaşılmasın..
RTÜK'ü bahane edip sansüre filan karşı çıkıyor değilim.. Tam tersine, başkaları yazmadan ben söyleyeyim.. Medyada, sansürden yana olan tek köşe yazarıyım..
Benim derdim, şu sıralar çok hırpalanan RTÜK'ü okura tanıtmak, icraatlarından söz edip hayır dualarını almak..
RTÜK'ümüzün bir takıntısı da Türkçenin kullanımına dair.. O yüzden filmleri, dizileri dikkatle izler.. Türkçenin özüne uymayan repliklerin altını çizip önce yapımcı firmaları uyarır.. Akıllanmazlarsa kanallarını kapatır..
Çünkü RTÜK'e göre ahalimiz asla argo kullanmaz, küfür etmez.. Ankara'nın eski Hergele Meydanı'nda mal alıp satan at cambazları bile bir İngiliz soylusu asaletinde konuşur..
Dublajcılara dikkat!
Tabii bu arada gözden kaçan şeyler de oluyor ki normaldir.. Dikkatler küfürlü, kafirli repliklere verildiğinden Türkçemizde hiçbir manası olmayan diyaloglar aynen kalıyor..
Bu da dublajcıların marifeti.. Özellikle de TRT'nin yaptığı dublajlarda bu oluyor..
Orjinal, alt yazılı filmlerde bu hatalar daha sık görülmekte.. Birinde oyuncu karşısındakine soruyordu:
- "Are you nuts?"
Meali "Deli misin? Kafayı mı yedin?" olarak tercüme edilebilir.. TRT'nin dublajcıları bu deyimi "Sen ceviz misin?" şeklinde çevirip, altyazı zaptına geçirmişler..
Bir başka sahnede adam silahını çekmiş "Planty yourself!" diye bağırıyor.. "Ot gibi kıpırdama, dur.." anlamında bir deyim.. Dublajda kelime kelime çevirmek esas alındığından bu laf da "Kendini yeşillendir.." olarak önümüze konuyor..
İşin yoksa "Adam çiçek mi açacak!" diye düşün dur..
Beni en çok koparanı şöyle bir çeviriydi.. Adam bara gidiyor ve bir viski istiyor.. Barmen "How would you like your whisky?" diye soruyor.. Yani müşterinin viskiyi nasıl istediğini soruyor.. Buzlu mu buzsuz mu? Müşteri nasıl istediğini söylüyor:
- "On the rocks please.."
Bu dünyada bütün garsonların, bütün barmenlerin anladığı beylik bir cevaptır.. "Rock" sözcüğünün meali kayadır ama barlarda "buz" yerine kullanılır.. Bizim çevirmenlerin marifetiyle; filmde viski isteyen müşterinin cevabı şu hale geliyor:
- "Kayaların üzerinde lütfen.."
***
Maksat RTÜK'ü eleştirmek olsaydı "Bu ne kepazelik!" diye babalanırdım.. Ancak bu hatalı dublaj konusunda bazı tereddütlerim var.. Belki de Hollywood yapımı filmlere bizden birşeyler kattığı için daha da iyi oluyordur..
Yurt dışındayken bir Arap televizyon kanalına takılmış, John Wayne'in filmini izliyordum.. Filmin dublajı Arapçaydı..
Rahmetli yanpiri adımlarla bara girdi.. Bardakilere "Hi.." demeyip, doğrudan "Selamınaleyküm.." diye seslendi.. Onlar da "Aleykümselam.." diye karşılık verdiler..
Barmen önüne sormadan içkisini koydu.. John Wayne'in kafası belli ki bozuk.. İçkiyi bir dikişte içtikten sonra elinin tersi ile ağzını sildi:
- "Elhamdülillaaaah!"
Belki de o sırada gavur memleketlerinde gurbetçi olduğumdan bu replikler beni çok duygulandırmıştı.. Rahmetli kasabanın Diyanet İşlerine gitmiş de hak dinini seçmiş gibi gelmişti bana..
- "RTÜK dublaja da el atsın mı atmasın mı?" konusundaki tereddütüm bundandır..