Profesör Çoker'i dövmek istedim
Adnan Çoker için 'Kaya olsaydı ağzını burnunu dağıtırdı' derken kendi hislerime tercüman oldum. Döversem sinirim yatışacaktı
Hani bazı profesörler bize tepeden bakıyor ya, aslında saygı duymaları gerekiyor. Verdiğim vergilerle en az bin profesörün maaşı ödeniyor
Hülya Avşar ile röportaj için Genel Yayın Müdürlüğü'nü yaptığı Hülya Dergisi'nin ofisinde buluştuk. Yılmaz Erdoğan ile röportaj yapmış. Yazısının son düzeltmelerini yapıyordu. Bizim tempomuzdan sonra onunki sakin geldi ama asıl fırtına yüreğinde saklıymış. Soruları sordukça Hülya yine o bildik, lafını esirgemeyen Hülya oldu. Ve kendisiyle savaş halinde olanlarla savaşını anlattı.
* Profesör Adnan Çoker ile yaşadığın tartışmada "Kaya olsaydı ağzını burnunu dağıtırdı" dedin. Her zaman çok güçlü bir kadın imajı çizen Hülya Avşar, neden eşinin gücü altına sığınma ve kaba kuvvete başvurma ihtiyacı hissetti?
O lafı söylerken ben aslında kendi hislerime tercüman oldum. Aslında o eylemi ben yapmak istemiştim. Onu hırpalamak istedim. Ama terbiyem müsaade etmediği için yapmadım. Orhan Kural, ardından Perihan Mağden ve bu olay üst üste gelmişti. İçimden geçen duyguyu Kaya'ya yükledim. Ama o söz bir hataydı.
*Bu söz dışında olayda başka hatan yok muydu?
Hayır yoktu. Her zaman söylüyorum; saygı duyulmaz, duyurulur. Baştan aşağı beyefendi hazretleri hatalıydı.
*Orhan Kural ile de tartışma yaşadın. Sonra şovuna davet ettin. Dans ettiniz, şarkılar söylediniz. Bunları yaparken içinden 'bak gör, seni ne hale getirdim' duygusu geçiyor mu?
Onlar şova gelene kadar gerçekten çok hırslanıyorum. Ama yüzyüze geldiğimiz zaman iki gülücük ve iki güzel kelimeden sonra unutuyorum herşeyi. Orhan Kural'a böyle bir teklifte bulundum 'hayır' demedi. O andan itibaren de benim için herşey eğlenceye dönüştü.
EVİME GELSELER UTANIRLAR
* Sen katılmasaydın belki de o resim sergisi medyada bu kadar yer almayacaktı. İnsanların seni 'piar' için davet ettiklerini hissedebiliyor musun?
Kesinlikle yüzde 70'i bu amaçla davet ediyor. Ama yüzde 30'u da gerçekten resimle ilgilendiğimizi bilen insanlar. Ben işin yüzde 70'lik kısmını kabul ediyorum. Bizim görevimiz bu. Bence bu, sanatçının üzerine takılan bir madalyadır. Biz halka okulu, sinemayı, kitabı, baleyi, tiyatroyu taşıyabilecek köprüleriz. Biz verilen emeklerin ticarete dönüşmesini sağlıyoruz. Ben de yaptığım meslekte zekamı aklımı ticarete çeviriyorum.
* Bu, 'akıllı olduğum için para kazanıyorum' demek mi?
Türkiye'de kendi dalında en çok vergi veren insan ünvanını aldım. Aslında başkalarının da para kazanmasına araç oluyorum. Hani profesörler tepeden bakıyorlar ya bize. Aslında çok saygı duymaları gerekiyor. Verdiğim vergilerle en az bin tane profesörün maaşı ödeniyor.
*Bu sözün arkasında durabilecek misin?
Ama çok doğru. Ben ne kadar çok çalışıyorsam bu ülkede maaş alan insanlara faydam, desteğim dokunuyor. Beni takdir etmeleri gerekirken 'vay efendim! Popüler insan, sen ne anlarsın resimden' diyorlar. Bilmiyorlar ki neyi ne kadar bildiğimi. Evime gelse çok utanacak belki. Duvarlarımda tablosuz tek boş yer yoktur. Ama bilmezler. Tembel insanlara alışmışlar. Benim gibi çalışkanlar batıyor onlara. Acıtmaya çalışıyorlar.
'Bu yıl vergide ilk 10'a girerim'
* Tartışmalarınız, popüler kimlikle aydın kimliği kavgasına dönüştü?
Aydın olabilirler. Kendilerini bir tek yola kanalize etmiş ve o yolda çok başarılı, çok bilgili olabilirler. Ama sadece kendilerine faydaları var. Mum gibi kendi dibini aydınlatan aydınlar var. Bana sataşanların hepsi maalesef böyle. Sen aydınlığını bu ülkeye yansıt önce. Çalış, para kazan, vergini ver ya da benim gibi git bir okul yaptır da ben sana, senin aydın olduğuna inanayım.
*Bu yıl 800 milyar civarında bir vergi ödemen söz konusuymuş. Doğru mu?
Kesin rakamı bilmiyorum ama bu sene de herhalde birinci olurum. Türkiye genelinde geçtiğimiz yıl ilk 50'nin içindeydim. Belki bu sene ilk 10'un içine girerim.
*"Holding gibi kadınım" sözünü bu gerçeklere oturtarak mı söylüyorsun?
Tabii...Holding olmak için bir binanın içine bin kişiyi toplamak zorunda değilsin ki. Bir binam yok ama ben bir holdingim. Her yıl piyasaya yeni bir ürün takdim ediyorum. Örneğin tiyatronun en iş yapmadığı dönemde benim oynadığım oyun hiç tiyatroya gitmeyen insanları bile tiyatroya getirdi.
ŞENGÜL BALIKSIRTI
|