kapat

20.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Türk sineması çocuğu
Okan Bayülgen, başrol oynadığı Hemşo filminin reklamı için yapılanları 'insanları gerizekalı yerine koymak' diye tanımlıyor.

Türk sinemasının hâlâ 'çocuk' olduğunu söyleyen Bayülgen, filminden ve kendisinden ümitli

Çekimlerinin başladığı günden itibaren bir hayli patırtı kopardı Hemşo, dün de ülkemizin dört bir köşesinde gösterime girdi. Ben filmi seyrettim ama değerlendirmemi kendime saklayıp Mehmet Ali Erbil'in Çarkıfelek'te yaptığı esprileri filme aynen taşıdığını ve Okan Bayülgen'in oyunculuğuyla aradan sıyrıldığını belirtmekle geçeceğim..

Okan Bayülgen film hakkında hafif asabi... Soru sormama bile fırsat vermeden lafa giriyor: "Sinemacılar filmlerin reklamını bence hâlâ iyi yapamıyorlar. Bence artık Türk seyircisini gerizekalı yerine koyup da bu filmde şunla şu öpüşüyor, bunla bu sevişiyor gibi 15 -20 yıl öncesinin pazarlama taktikleriyle hareket etmemek lazım. Seyirci bunu yemiyor. Tacizden film reklamı için medet ummamak lazım."

Filmin afişlerinin çekimine sokulmamışsınız, doğru mu?

Böyle haberler çıktı, çok saçma. Kim yazabiliyorsa hayret doğrusu. Kimin kıçı sıkar ya, beni fotoğraf çekimine almamaya. Benim Arzu Film'le alakalı hukuki bir problemim ortaya çıktı. Memnun olmadığım şeyler vardı. Arzu Film'in bunları düzeltmesini istedim ve çok rahatsız olduğum bir durumda da afiş çekiminin yolundan geri döndüm. Afiş çekimi için giderken yolda bir telefon konuşması yaptım. Bu şartlarla, bu afiş çekimini yapamayacağımı söyledim. Bunu göze alıyor musunuz diye sordum, alıyoruz dediler. Peki, Allahaısmarladık o zaman. Olay budur.

Olaylar filan bir yana, Hemşo'yu nasıl buldunuz?

Filmde aslında benimle uyumlu olmayan birini canlandırıyorum. Yani çocuk (Okan Bayülgen) zeki ve şehirli diye tanınıyor, filmdeki rol dağdan gelmiş, köylü ve saf biri...

Ancak oyunculukla altından kalkılabilecek bir rol yani!..

O rolün üstesinden gelmek için çok çalıştım. Filmin galasında halk da vardı. Onlardan gelen tepkiye göre ben bu işi kıvırmışım. Üç beş tane sinemacının "Okan muhteşem oynamışsın" demesi önemli değil. Beraber nefes aldığım insanların ne dediği önemli. Filmin başında derdim şuydu, acaba Okan'ın bu hâli sinemada inandırıcı olacak mı? Bu mesela benim için zordu, yani Mehmet Ali için zor bir şey değildi. Mehmet Ali kendiydi. Fakat filmin ilk 10 dakikasında anladım ki seyirci inanmaya başladı. Hemen hemen ikinci yarısından sonra da seyircinin sempatisini hissetmeye başladım.

Bir sahne vardı. Bir kadın kahraman; Sümer Tilmaç'ın canlandırdığı karakter soruyor, "Bana da verir mi?" Mehmet Ali Erbil "Verir. Sana vermeyecek de kime verecek" diyor. İşte bu sahnede filmi seyreden insanlar kahkahalar atarak güldüler. Sizce de komik miydi?

Şimdi Okan Bayülgen, Mehmet Ali Erbil... Bunlar komedyen olarak tanınıyor. İşin ilginci ben hiç komedi oynamadım. Hep dramatik rol oynuyorum. Ama benimle ilgili ilk akla gelen şey komedi... Film başlıyor, seyirci komedi bekliyor. Filmde komik şeyler var, fakat trajikomik dediğimiz, gülümserken hüzünlendiren şeyler de var.

Hattâ siz başka filmde ötekiler başka bir filmde oynuyormuş duygusu veriyor...

Popülarizme oynamakla, popüler olmak arasındaki fark önemli. Popülarizme oynayan adamların sonunu görüyoruz. Popüler olmak işini iyi yapmaktan geçiyor.

Hemşo nasıl bir film?

Dekoru, kostümü olan bir film değil. Büyük bir yapım değil. Ama küçük prodüksiyonlar bazen daha başarılıdır. Al Pacino'nun oynadığı Donnie Brasco, Good Fellas gibi büyük bir film değildir, ama onun kadar başarılıdır. Bu da oyuncuları büyük ama kendisi küçük bir film. O yüzden gişesi olacak bir film.

Peki şöyle bir sahne olabilir mi? Mehmet Ali Erbil ile Oya Aydoğan bankamatikte sevişiyor. 'Kartı sokunuz', 'evet deyiniz' gibi laflar görüyoruz ekranda...

Sinemanın Türkiye'de şöyle bir problemi var. Sinema ya çok içine kapatıyor, yönetmenlerin ve senaristlerin isteği doğrultusunda entelektüel işler yapıyor. Seyirci benim için önemli değil diyor, ki böyle bir şey söylenemez. Ya da biraz popülizme oynanıyor. Popülizme oynanırken de arada çok kaba espriler ortaya çıkabiliyor.. Bu arada oyunculuk kalitesiyle denge tutturulmaya çalışılıyor.

Seyirciyi tahrik ettiği, bu esprilerin daha çok hasılat getirdiği söylenebilir mi?

İnsanlar şu anda bir yol arıyor. Şimdi mesela şu da bilinmiyor... Ne satar? Kahpe Bizans niye başarılıydı, peki Güle Güle niye başarılıydı?.. Kahpe Bizans ve Güle Güle birbirine hiç benzemiyordu. İşte Türk sineması bunu araştırıyor hâlâ. Ve bu da el yordamıyla, adeta karanlıkta yapılıyor.

Pazarlama yöntemlerinde de kafalar karışık galiba...

Pazarlama zaten çok kötü. Bir filme başlanırken nahoş bir skandal çıkarsa insanlar buna gider deniyor. Yaaa şundan medet umulur mu? Abuzer Kadayıf'ın "Burada İbrahim Tatlıses'in hayatı oynanıyor" diyerek iş yaptığını sanıyorlar ve Hemşo'nun yönetmeni kalkıyor, "Aslında biz Okan'ın rolüne İbrahim Tatlıses'i düşünmüştük" diyor. Ben buna neremle güleyim şimdi?.. Şimdi hangisinden utanacaksınız? Basına yalan söylediğiniz için mi utanacaksınız, yoksa oyuncunuza söylediğiniz yalandan mı utanacaksınız?

Ya seyirci Hemşo'yu görüp yerli filmlere yine küserse?..

Ben sinema aşığıyım. İyi bir şey yapılsın da ben hep onun arkasındayım. Şimdi Hemşo'nun şöyle bir görevi var. Mesela Balalayka iyi bir filmdi. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar iyi bir filmdi, bundan öncekiler de öyleydi. Ama seyirci Hemşo'dan önce çıkan filmlere pek iltifat etmedi. Salonları doldurmadı. Şimdi Hemşo'nun kendisinden sonra gelecek filmler için, Komser Şekspir, Vizontele için tekrar bir ısındırma çalışması olacağını düşünüyorum. Eğer Hemşo'da bir iş olursa bu diğer filmleri de etkiler. Ben bu üç filmden de çok ümitliyim. Bunu da Hemşo şimdi gösterimde diye söylemiyorum. Ben montajda da seyrettim. O zaman da çok ümitliydim. Türk seyircisiyle Türk sinemasını yeniden buluşturması açısından iyi olacağını düşünüyorum. Bunu da niye istiyorum? Ben film çekmek ve iyi filmlerde oynamak istiyorum. Eğer seyirci sinemaya giderse büyük adamlar da bu işe para yatırır ve böylece benim oynama şansım olur. Türkiye'de yaşıyorum, burada olmak istiyorum. Türkiye'de benim sinemada hayatımı sürdürebilmemin yolu başkalarının, benim gibi adamların film yapmalarından geçiyor. Sineması olmayan bir ülkede oyunculuk yapmak isteyen adama deli derler çünkü.

Şöhretimi istediğim gibi kullanırım

Sonuç olarak Hemşo iyi bir film mi sizce?

Hemşo iyi bir film. Hemşo seyircinin güleceği, eğleneceği, duygulanacağı bir film.

Okan Bayülgen bunu nasıl söyleyebilir? Siz ki, hiçbir şeyi beğenmeyen birisiniz!

Ya kıçımı yırttım o film için.

İyi de, bunu bir tek siz yapmışsınız sanki!

Bana ne, film iyi işte! Filmi seyrettiğiniz zaman, tabii ki yani Allahaşkına şu an Amerikan, Avrupa, hattâ Hindistan sinemasıyla karşılaştırdığınızda çocuk bir sinemadan bahsediyoruz. 10 yılda bir Türk sineması tekrar doğuyor. Sürekli böyle olan bir sinemada yapabilecek çok şey yok ki... Zaten Hemşo'da da söylediğim hiçbir şeyi yapmadılar. İtirazım olan yerler vardı. Beni kandırdılar. Yapacak bir şeyim yoktu.

Zaga'ya gelelim. Gece Kuşu zamanında halkla bir olup ünlülerin kafasına vururdunuz. Zaga'da ise tam tersi. Ünlü konuklarınızla bir olup halkın kafasına vuruyorsunuz...

Fark şu, artık anarşist bir program değil yaptığım. Artık gecenin ikisinde yayınlanan marjinal bir program yapmıyorum. Eskisi kadar rock bir program değil. 'Too old to rock'n roll, too young to die' (Rock'n Roll için çok yaşlı, ölmek için çok genç - Jethro Tull'ın bir parçası) adamlar vardır. Ben artık o değilim, olamıyorum. Ben direkt televizyon standartları içerisindeyim. Hâlâ üniversite öğrencilerinin seyredeceği tek programım, ama artık aileyi de almak zorundayım. Yayın saati itibariyle böyle bir ortaklık kurmak zorundayım. Üniversite öğrencilerine şöyle diyorum: Eğer bu programın içerisinde kendi zekanıza yakışır bir-iki olay, skeç, adamdan bir-iki tavır, ince espri görüyorsanız, bilin ki ben oradan size el sallıyorum. Gülümsüyorum ve diyorum ki ben hâlâ size aitim.

Siz yaşlandıkça kalbi yumuşayanlardansızın galiba...

Kesinlikle... Melek gibi olacağım sonunda. O eski halimde kalamazdım ki. Gece Kuşu beni bir gecede şöhret yaptı. Ben ne bir Cem Yılmaz, ne Mehmet Ali Erbil, ne Yılmaz Erdoğan kadar uğraştım. Hiçbiri kadar yorulmadım. Ben bir gecede şöhret oldum ve altı senedir de bu şöhreti koruyorum. Herkese de diyorum ki, o kadar kıçımı yırtmadan aldım ki bu şöhreti, istersem hor da kullanırım. Anlatabiliyor muyum?

ASLI E. PERKER


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır