kapat

21.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
AHMET TAN(mtezkan@sabah.com.tr )


Alafranga!

"Düşmanını iyi tanı!" her dilde bulunan bir öğüt.

Fransa elbette düşmanımız değil.

Olmaz da, olmamalı da.

Şu sırada parlamenterlerinin yaptığı densizlik, kendini bilmezlik ve edepsizlik...

Şu sırada ülkelerimiz arasında yaşanan aslında bir kültürel çatışma..

Fransızlar düşmanımız değil.

Ama yine de Fransızlar üzerinde okumakta ve düşünmekte yarar var.

Cezayir doğumlu Jacques Attali, Cumhurbaşkanı Mitterand'ın da on yıl danışmanlığını yapan bir siyasal bilimci.

Richard Lewis ise geleneksel hasım, İngiltere'den bir bilim adamı. Çok uzun yıllardır Fransa'da kültür sosyolojisi okutuyor.

İşte görünen ile gerçek; Fransa üzerine, ayrı ayrı yerlerde ve zamanlarda yazdıkları ve konuştuklarından bir kesit:

GÖRÜNTÜ : Fransızlar inatçıdırlar ve kendi bildiklerinin tek doğru olduğuna inanırlar. Bu yüzden de çoğu kez herkesten farklı davranabilirler. Ekzantriklik öncelikle, kendilerini ifade için icat ettikleri bir sözcüktür.

GERÇEK: Aksi, en mantıklı kanıtlarla ortaya konulmadıkça inandıklarından kolay kolay vazgeçmezler.

GÖRÜNTÜ: Yabancı dillerden, özelikle de İngilizce'den hiç hoşlanmazlar.

GERÇEK: Fransızca, bir zamanlar diplomatik olarak kabul edilen ve dört kıtada konuşulan tek dil idi. Son elli yıldır Fransızlar dillerinin gücünü kaybetmiş olmanın hüznü içindedirler. İngilizler geleneksel hasımlarıdır. Amerikalıların ise çok az istisna ile paralı ve genellikle hödük bir millet olduğuna inanırlar.

GÖRÜNTÜ: Başka ülkelerin kültürleriyle tarihleriyle ya çok az, ya da hiç ilgilenmezler.

GERÇEK: Eğitim sistemleri, tarih derslerinde yalnızca kendi tarihlerinin okutulmasını öngörür. Başka ülkelerin tarihlerini ise, ancak kendi emperyal geçmişleriyle ilintiliyse biraz öğrenirler.

GÖRÜNTÜ: Çoğu zaman aşırı duygusal ve alıngan davranabilirler.

GERÇEK: Bütün Latinler gibi Fransızlar da seslerini heyecanlandıklarında yükseltirler, el kol hareketlerini de abartırlar. Ama rasyonelliklerini kaybettikleri çok enderdir.

GÖRÜNTÜ: Soruyu, sorgulamayı severler. Ailevi sorular sormaktan geri durmazlar. Bu yüzden bireysel ve ülkesel ölçekte bile üstlerine vazife olmayan işlere kolayca karışabilirler.

GERÇEK: Fransızca'nın kesin ve net bir dil olması nedeniyle çoğu zaman şahsi konular konuşulurken, bu dil bir "teklifsizlik" izlenimi yaratır. Oysa Fransızca'da yabancıların kolay göremediği doğal ve içsel bir nezaketin varlığı kuşkusuzdur.

GÖRÜNTÜ: Genellikle huzursuz ve gergin gibi dururlar.

GERÇEK: Kültürleri, hayal güçleri zengin insanların (ve ulusların) huzurlu ve sakin görünmeleri kolay değildir.

GÖRÜNTÜ: Entelektüel etkinlik uğruna bile olsa başkalarına kolayca saldırabilirler.

GERÇEK: Fransızlar evrenin çok düzenli ve yerli yerinde olmasından yanadırlar. Bu nedenle de kendi algılarına göre, yanlışlık ve eksiklik bulunan bir alana veya konuya müdahale etmekten çekinmezler.

GÖRÜNTÜ: Olaylara, gerçeklere ve olgulara göre değil, çoğu zaman görüş ve fikirlere dayalı "acul" kararlar alabilirler.

GERÇEK: Fransızlar'a göre, istatistikler her şeyin doğrusunu ortaya koyar. Ama olgular ve olaylar çoğu zaman göründükleri ve gösterildikleri gibi değildir. Bu nedenle her zaman yeni düşünce ve iddiaların peşine takılmakta yarar vardır.

GÖRÜNTÜ: Düzeltilmesi olanaksız ölçüde "şovenist"dirler.

GERÇEK: Ünlü düşünürleri Malraux'ya göre ulusal heyecanlarına göre hareket eden uluslar, evrensel alanda kendilerine fazla yer bulamazlar. Fransızlar bilinç altlarında buna inanırlar ve sonunda gerçeğe göre davranırlar.

GÖRÜNTÜ: Fransızlar başkalarına fazla aldırmazlar, fazlasıyla egoisttirler.

GERÇEK: Bu doğru değildir. Yine Malraux'ya göre, Fransızlar kendi kendilerini yemekte, başkalarına yedikleri kadar başarılı değillerdir.

GÖRÜNTÜ: Fransızlar çoğu zaman kendi yarattıkları gündeme bağlı kalamazlar.

GERÇEK: Gündem maddeleri arasında yeni ilişkiler ve sonuçlar ortaya çıktıkça, tekrar başa dönüp kararlarını yeniden dengeye getirmeye yönelirler.

***

Fransızlar'ın yaptığı, iki yıl önce Apo konusunda İtalyanlar'ın yaptığı edepsizlikten farksız.

İtalyanlar Apo'yu atmak zorunda kaldılar. Fatih Terim'e muhtaç oldular.

Türkler de şimdi İtalyan liginin hastası, İtalyanlar'ın yakın dostu.

Görünen Fransa, Gerçek Fransa'nın çizgisine yeniden gelebilse. Bunun için belki Fransız mebusların İtalyan meslektaşlarıyla oturup bir pizza yemesi yetecek.

Ama Fransız'ın "gurmelik" saplantısını yenmesi kolay değil.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır