kapat

21.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Superkupon
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


"Kendimizi incitmeden"

Başbakan, Ermeni kararından dolayı Fransa'ya göstereceğimiz tepkilerin "kendimizi incitmeden" yapılmasını istedi.

Bunu son derece haklı buluyorum ve "incitme" kapsamının sadece uluslararası siyasi/ticari ilişilerle sınırlı tutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Fransa Parlamentosu'nun aldığı kararı protesto etmek için Fransız şirketlerini ihalelere sokmamak, ticari ve diplomatik ilişkileri askıya almak vs. bu işin sadece bir yanı...

Bütün bunlar da "kendini incitmek" kapsamına girebilir ama bence asıl korunması gereken şey Türkiye'nin ulusal onurudur.

Açık söyleyeyim: Güçlü Avrupa devletlerine karşı zaman zaman giriştiğimiz protesto hareketlerinin çaresizliği, kendini incitmenin en çarpıcı örneği.

Bir zaman Almanya'ya karşı halkı sokağa döktük. Gazetelerde bol bol küfür edildi. Köşe yazarları ne kadar birikmiş öfkeleri varsa, bunu Almanya'dan çıkarmak yarışına girdiler.

Sonunda hiçbir şey değişmedi ve Almanya yine Almanya, Türkiye de Türkiye olarak kalmaya devam etti.

***

Geçen yıl İtalya'ya yönelttiğimiz öfkeyi hatırlarsınız: İtalyan misyon binalarının önünde makarnalara kan rengi salçalar döküldü, kravatlar doğrandı, "İtalya şaşırma/Sabrımızı taşırma!" diye haykırıldı, Rai televizyonu kablo yayınlarımızdan çıkarıldı.

Şimdi aynı insanlar, ellerinde Fiorentina bayraklarıyla İtalyan ligini izliyor ve Fiorentina-Milan taraftarları olarak ikiye bölünüyorlar.

***

Şimdi de "Fransa şaşırma-Sabrımızı taşırma!" gösterileri başladı.

Ne Fransız halkının haberi var bu gösterilerden ne de dünyanın.

Kendimiz çalıp kendimiz dinliyoruz. Maksat iç propaganda ve küfür yarışı.

Fransa'ya karşı kim en çok küfür edebilirse, o en "vatansever" oluyor.

İşte bu tutum "kendini incitme" dir; zaaf göstergesidir. Ve ne yazık ki bu çaresiz çırpınışlar, ulusal onurumuzu incitmekte.

Öfkeli gösteriler yanında hemen ortaya sürülen bir başka tedbir de "Silah alımlarını keselim. Mallarını boykot edelim" oluyor.

Meselenin özüne ilişkin hiçbir şey söylemeden sadece silah almama tehdidi ile bir yere varılabilir mi?

***

Uzun lafın kısası Fransız Parlamentosu'nun kararından sonra yapılacak en akıllıca şey; ısıtılıp ısıtılıp önümüze çıkarılacağı belli olan "Ermeni tehciri" konusunda uluslararası bir konferansa önayak olmamız.

Arşivlerimizi açarak önyargısız bir biçimde 85 yıl önceki olayların tartışılmasına olanak tanımamız. Hatta bu konuda inisiyatifi ele almamız.

Bir yandan da Erivan yönetimiyle ticari ilişkiler kurarak, bu ülkeyi "Türkiyesiz yapamaz!" hale getirmemiz.

Eğer 85 yıl sonra da bu sorunla uğraşmak istemiyorsak, ilk alka gelen önlemler bunlar.

Keskin kirke küpüne zarar verir sözü boşuna söylenmemiş.

Not: Dünkü yazıda Başbakan'ın Yaşar Kemal'e başsağlığı mesajı göndermediğini belirtmiştim. Cumartesi sabahı gelen telgraf, içimizi burkan bu eksikliği giderdi. Başbakan şunları yazıyor: "Sevgili eşiniz, değerli hayat arkadaşınız Thilda Kemal'in vefatından derin üzüntü duydum. Acınızı eşim Rahşan Ecevit ile birlikte yürekten paylaşıyoruz. Allah'tan kendisine rahmet, size ve ailenizin üyelerine başsağlığı dileriz. Saygılarımı sunarım."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır