Biz geçen hafta, inanılmaz bir işi daha becerdik.. 21'inci yüzyılı, "darbe" gibi, çağdışı bir terimi bol bol konuşarak, yaşamaya başladık..
Ne darbesi?
Niye bu kelimeyi böyle rahat kullanıyoruz?
Burası Kongo mu beyler? Darbe ancak Kongo gibi ülkelerde, Kabila gibi liderlere karşı görülüyor artık.. Oralarda demokrasi olsa ne olur, olmasa ne olur... Bugün bu general, yarın bir başkası geliyor iktidara.. Kongolular'ın çok mu umurunda hangi generalin iktidarı ele geçirdiği?
Ama iş Türkiye'ye gelince, böyle bir düşünce taşımak en hafifinden ayıptır.. Türkiye'de darbe sözü etmek, önce Türk insanına haksızlıktır.. Saygısızlıktır..
Kimse bu kelimeyi almasın artık ağzına.. Dışarıya yansıyan görüntümüz zaten hiç parlak değil, bir de bu "ayıplı" kelimeyi gündeme taşımayı bırakalım..
Hem Avrupa Birliği'ne tam üyelik, demokratik değerlere tam bağlılık diyeceğiz, ama sonra, darbe kelimesinin rahatlıkla kullanılabildiği bir siyasi sistem içinde yaşayacağız..
Sonra bu rejimin adına da Demokrasi diyeceğiz..
Nasıl olacak bu?
Siyasetin sürekli savunmada olduğu bir ülkede, demokrasiden söz edersek, kendimiz dışında kimseyi kandıramayız...
"Bu siyasilere güvenimiz yok" diyorsanız, yerine kimi, neyi koyacaksınız? "Darbeyi mi?"
Yapmayın, etmeyin..
Siyasetçilerin tümünün "tu kaka" edildiği, demokrasi ile yönetilen bir başka ülke var mı bildiğiniz?
Parlamentomuz susuyor ve bu konuda Mesut Yılmaz demokrasiyi savunmaya çalışıyor.. Bir başka demokrasi savunucusu, Meclis dışında kalmasının Türkiye'ye maliyetini artık kitlelerin de anlamaya başladığı, CHP lideri Deniz Baykal..
Meclis Başkanı MHP'li.. Toplasın Meclis'i.. Ortak bir tavır belirlesinler.. Ortak bir açıklama yapsınlar.. Altında oldukları çatının "Türkiye Büyük Millet Meclisi" olduğunu bir hatırlayabilseler, belki de yapacaklar..
Savaşın ne kadar korkunç birşey ve bu nedenle de barışın ne kadar kıymetli olduğunu en iyi askerler bilir.. BBC'nin Körfez Savaşı belgeselini izlerken, bu sozün ne kadar doğru olduğunu bir kere daha düşündüm..
Öyle ise, Demokrasi'nin ne kadar iyi birşey, ne kadar vazgeçilemez değerler birliği olduğunu bilmesi gerekenler de, başta siyasetçiler olmalıdır.. Örnek: bakınız Kongo...
Diyeceksiniz ki; "Türkiye Kongo değildir.. Haksızlık etmeyin.." Haklısınız, değildir.. Ama öyleyse ne lüzum var ikide bir darbe sözünü telaffuz etmeye?
Bazı siyasilerimiz bunu yapmanın bize ne kadar prestij kaybettiğini göremiyorsa gerçekten çok yazık Türkiye'ye...
Sizler bu kelimeyi kullandıkça, B atılılar bize Kongo gözü ile bakıyor, "Bunlar demokrasiden anlamaz" diye yorumlar yapıyorlar..
Yazık değil mi bu ülkenin milyonlarca vatandaşına?
21'inci yüzyıl..
Bir yandan "Daha çok demokrasi" diye mücadele ediliyor, bunun için sözler veriliyor, çalışmalar yapılıyor, bir yandan "darbeler hatırlatılıyor.."
Ne kadar büyük bir çelişki?
Daha çok demokrasiden yana olan bütün herkes güçlerini birleştirmeli.. Birleştirmeli ve demokrasi karşıtı herşeye tepkisini göstermeli diye düşünüyoruz.. Bu düşüncemizde de haklı olduğumuz görüşündeyiz..
Bu ülkede şu anda bizler yaşıyoruz. Yarın çocuklarımızı, öbürgün torunlarımız yaşayacak.. Onların "Türk kimliğini demokratik kimlikleri ile birleştirip gururla yaşamalarını diliyoruz... Gelin bunun temellerini birlikte atalım.."