kapat

15.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Nokia
HAŞMET BABAOĞLU(hbabaoglu@sabah.com.tr )


"İkinci Bahar" akşamı rastladık birbirimize...

İlkbaharı genellikle bir baş dönmesi, çiçek böcek sarhoşluğuyla geçiririz.

İlkbahar biraz da kaçırılmış fırsatlar, tadı çıkarılamamış hazlar, değeri bilinememiş dostluklar, sevincinden çok acısı geriye kalmış ilk aşklar demektir...

Yalnız ilkbahar değil, bütün "ilk baharlar" rüzgar gibi geçer. Geçerken değil de, geçtikten sonra farkederiz bunu...

Ergenlik gibidir "ilk baharlar!" Hatta arkadaşlarımızdan ayrılacağımız için bittiğine üzüldüğümüz, ama nemrut hocaların şiddetinden kurtulduğumuz için de sevindiğimiz okul çağını andırırlar...

İkinci bahar öyle midir ya!

İkinci bahar mutlak gelip geçecek diye ne doğanın, ne toplumların, ne de aşkın kanunu vardır.

İkinci bahar beklenir; değeri bilinerek özlenir...

Ve iyi olsun, hakkını bulsun istenir...

İkinci bahar, dilimizde tükenmeye yüz tutmuş umutların bir vesile yeniden yeşermesidir. Umulmadık bir anda, geç kalınmış sanılan bir çağda tazelenmektir.

Aklımız sonra başımıza gelir: "İlkini" kaçırdığımızı farkettiğimizde içimizden geçiririz: İkinci bahar kapımızı çalarsa böyle olmayacak!..

Öyledir; ikinci bahar olgunluğumuzun; "Ali Haydarlığımızın" mevsimidir...

İşte bu yüzden... Her şey bir yana, "İkinci Bahar" dizisi önce adından kazandı; bilincimizin alt kıyılarında bir yerden yakaladı bizi...

Adı içeriğiyle öylesine kucak kucağaydı; öylesine doğru yerden seyirciyi çekip bağrına aldı...

Şimdi bunu bir yana bırakıp, bir kez daha dizi hakkında söylenenlere bakalım mı?

*Bir görüş şu: Türkan Şoray ve Şener Şen olmasaydı bu dizi rating rekoru kırmazdı. (Rating rekoru kırmazdı belki. Ama "İkinci Bahar"ı bence önemli kılan rating başarısı değil, hayatında hiçbir tv dizisine takılmayan, hele yerli dizilere göz bile atmayanların bu dizi karşısında iki gözü iki çeşme halde bağımlı izleyici olmaları...)

*Bir başka görüş, "İkinci Bahar"ın eninde sonunda pembe dizi olduğu üzerine kurulu. (Doğru. Hatta finali gösterdi ki, bayağı "pembe" bir dizi! O halde diziye ilgiyi değerlendirirken pembe deyip geçmek yerine bunun üzerinde uzun uzadıya durmak gerekir. Ama "İkinci Bahar"da öteki dizilerde rastlamadığımız sinematografik bir tadın var olduğunu inkâr edersek yanlış yaparız.)

*Toplumbilimci Hülya Tufan'ın dizinin "korporatist" olduğu iddiasına, diziyi sevenlerin hemen karşı öfkelenmelerini anlayamıyorum. Evet, korporatist bir yanı var dizinin. Burada durup, "Neden bireyleşmeyi anlatan öykülerde değil de, herkesin birbirini kolladığı kadar gözetlediği ve denetlediği bir ortamda özlemlerimizi bulmaya başladık?" diye sorup düşünmek daha iyi olur...

NOT: Siyaset Meydanı'ndaki tartışmada ve "İkinci Bahar" hakkında yazılıp çizilenlerde beni tedirgin eden bir yan var: Biz "İkinci Bahar"ı da sevmediklerimizin altını çizmek, onları iyice dışlamak, onları susturmak için sevdikse yazık!.. Sevdiklerimizi yüceltirken dışarda kalanları "vurup öldürmek" huyundan ne zaman vazgeçeceğiz?

Başarı ve yetenek
Siberuzaydan para kazanma projelerinin büyük bölümü tutmadı. Birkaç yıldır ortalığı şenlendiren iyimserlik şimdi yerini kuşkulu yorumlara bırakıyor.

Bu ortamın trendy dergisi Fast Company'nin "Dijital Devrim Güçleri" gibi havalı bir ad taktığı internet şirketlerinin her şeyi yeni baştan düşünüp taşınma zamanı geldi galiba.

Fast Company son sayısında bu soruna şirket liderliği ve "insan kaynakları" açısından yaklaşıyor. İddia şu: Başarısızlığınızın temel nedeni işin niteliği değil; fakat bu iş için uygun adamlarla çalışılmayışı!..

Derginin giriş yazısında ve yakın zamanların en hızlı yükselen yatırım bankacısı Thomas Weisel'le yapılan söyleşide ağırlıklı fikir şu: "Birlikte çalıştığınız insanlar ne kadar yetenekliyse, ne kadar kaliteliyse örgütünüz, şirketiniz ve siz de o kadar yetenekli, kaliteli ve başarılı olursunuz. "

Bu tezleri çok hoş bulurum, çok iç açıcıdırlar da!..

Sanki çalışan insanların kanları, kemikleri, etlerinden başka bir de kıskançlıklardan, yetersizlik komplekslerinden, korkulardan mustarip bir ruhları yokmuş gibi ütopiktir bu tezler...

Herkes yetenekli olunca kendi yeteneklerinin gözden kaçacağından korkmayan insanlar modern toplumda o kadar azdır ki!

DÜZELTME
"Oy oy Eminem" adlı yazımda nasıl olmuşsa olmuş (bunda Sabah'ta henüz kendi çalışma düzenimi kuramayışımın da rolü var, ama mazeret anlamsız. Özür dilerim!); Eminem'in son albümünün adı "Restless" olarak çıkmış. Rap-Hip Hop'un bu hınzır şarkıcısının son albümünün adı "Marshall Matters"dır. Genç okurlarıma teşekkürler.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır