kapat

14.01.2001
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2001
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Sokakta 'adam' olan çocuk
Evden kovulup sokaklarda büyüyen Ata Türker patronluğa kadar yükseldi, yaşadıklarından hareketle bir de roman yazdı

Hemen hemen her gün tinercisinden selpakçısına kadar birçok sokak çocuğuna rastlarız. Kimi yalvarırcasına elindeki selpağı satmaya, kimi de bir mağazanın ışığında ödevini yaparak dikkatimizi çekmeye çalışır. Bunların başkaları tarafından hazırlanan bir senaryo olduğunu bilsek de vicdanımız onlara doğru iter bizi. Çünkü onlar sadece çocuktur. En korkutucu olan ise onları bekleyen geleceği düşünmektir. Bazıları kurtulur diye umut etmeyi tercih ederiz. Biliriz ki, bu imkansız gibidir. Ama münferit de olsa 'kaderin makus talihi'ni yenenler var. Bunlardan biri de Ata Türker. 15-19 yaşlarını sokaklarda geçiren Türker, yaşadıklarından yola çıkarak bir roman yazdı. "Tanrının Çocukları" bu hafta piyasaya çıkıyor.

Türker, "Ben evden kaçmadım, ailem tarafından kovuldum" diyor. Ankara'da oturuyorlarmış. Babası asker, annesi ise para harcamayı, lüks yaşamayı seven bir kadınmış. Babası annesine bir türlü para yetiştiremiyor ve huzursuzluk iyice tırmanıyormuş. Bir gece babası Türker'i, henüz daha Ankara Atatürk Lisesi'nde birinci sınıf öğrencisiyken eline otobüs parası tutuşturarak kapı dışarı etmiş. "Ayaklarına kapanmayı, yapma demeyi çok istedim ama yapamadım" diyor. O gece bu olayın cereyan etmesinde bir adamın ona attığı iftira da etkili olmuş. Ata Türker, bu kişinin kim olduğunu ve olayın ayrıntılarını anlatmıyor. Sadece 'bir erkeğin bir başka erkeğe yapabileceği şey' sözleriyle sınırlı bırakıyor.

TACİZ KORKUSU
Babasının elleriyle sokağa atılan Türker için böylece Ankara'dan İstanbul'a uzanan ve sokaklarda geçecek dört yıllık bir hayat başlamış. "O zaman tinercilik falan yoktu ama esrar, eroin, hap satılırdı. Dış görünüşümden ötürü tacize uğruyordum. Özellikle de çalıştığım otobüslerin şoförleri ve muavinleri tarafından.

Bu süre içinde otobüs muavinliğinin yanı sıra işportacılıktan, hurdacılığa, tombalacılığa kadar birçok işte çalışmış. Geceleri, Ankara'dayken daha çok parklarda, İstanbul'da ise eski Galata Köprüsü'nün altında ve Topkapı sur dibinde yatıyormuş. "Bir kez de çok korkamama rağmen mezarlıkta yattım" diyor. Tüm bu yerlerde hep tacizle karşılaşmış ve bu nedenle sürekli yer değiştirmiş. Yer değiştirmesinin bir sebebi de "o adama" yakalanma korkusuymuş.

17 yaşına geldiğinde sokakta yaşamanın sonucu, zatürre olmuş ve yanında çalıştığı emlakçı Safiye teyze onu hastaneye kaldırmış. 15 gün yattığı hastanede ilk kez ailesiyle ilişki kurmak istemiş ve masraflar için babasına bir mektup yazmış. Fakat babasından bırakın parayı, bir geçmiş olsun kartı bile gelmemiş. Çıktıktan sonra ise babasının erkek kardeşini de kovduğunu öğrenmiş. İki kardeş bunun üzerine ahırdan bozma bir evde oturmaya başlamışlar. "Sabahları kalktığımızda yatakta akrepler olurdu. Bu yüzden kardeşimle birbirimizi çimdiklerdik. Hâlâ yaşıyor muyuz diye!"

DÖNÜM NOKTASI
İki kardeşin hayatını değiştirecek olay tam da bugünlerde olmuş. Birkaç kişinin akıl vermesiyle İş ve İşçi Bulma Kurumu'na başvurmuşlar. "Hayatımızı değiştirmek ve düzenli yaşamak istiyorduk ama üstümüz öyle pespayeydi ki bizi işe almazlar sanıyorduk. Ama tam tersi oldu, bize bu yüzden iş verdiler." İş, bir fabrikanın duvarlarındaki grev yazılarının kazınması ve boyanmasıymış. "Hemen atladık işin üzerine. Kocaman fabrikanın duvarlarındaki 'Kahrolsun patron', 'İşçiler greve' gibi yazıları elimizdeki küçücük spatulalarla kazıdık. Ama badana hakkında hiçbir bilgimiz yoktu. Bir nalbura gittik ve ona sorduk. Onun söyledikleriyle boyadık."

Öyle bir heyecanla ve şevkle çalışmış ki iki kardeş, personel müdürünün dikkatini çekmiş. Bunun üzerine Ata Türker'e önce meydancılık (temizlikçilik) ardından matkapçılığa kadar birçok iş verilmiş.

Türker, bu fabrikada işin yanı sıra hayatını değiştirecek bir başka şeyle daha karşılaşmış, eşi Şükran'la: "Öyle güzel yeşil gözleri var ki. Sürekli onlara bakardım ve bir gün bu yüzden bir parmağımı kırdım hâlâ sakattır."

Ardından parasız ve yokluk içinde geçen askerlik günleri... Döndükten sonra hemen evlenmişler ve bir kışı sobasız geçirmişler. Gerçi Şükran hanım hâlâ fabrikada çalışıyormuş. Sonra iş aramaya başlamış ama nafile. Ta ki, tezgah üreten bir fabrika sınavla eleman alana dek. Ata Türker bu sınavda ikinci olmuş. "Okumayı çok sevdiğimden başardım. Elime ne geçerse hep okudum. İlk şiirimi de orada yazdım. İki defter dolusu şiirim var bugün."

Artık işi bıraktı, yalnızca yazıyor
İlk çocuğu Murat doğunca onun istikbali için daha çok para kazanması gerektiğine karar vermiş ve ticarete atılmış: "Çevremden görüyordum, ticaret iyi para kazandırıyordu. Komisyonculuktan hiç aklıma gelmeyecek paralar kazandım. Sonra tekstil işine girdim, onlarca insan çalıştırdım yanımda. Gebze'deki ilk Skoda otomobili acentasını açtım. Ta ki yazmaya başlayıncaya kadar. Çünkü yazmak bambaşka bir şeydi ve ben 1997'de iş hayatından elimi ayağımı çektim. Bugün sadece yazıyorum."

Ata Türker, bugün geçimini 10 kadar gayrimenkulün kirası ile karşılıyor. Askerliğini yapan oğlu Murat'ın dışında bir de Gebze Koleji'ne giden Sibel adında bir kızı olan Türker, bundan sonrası için sadece yazmak ve sokak çocuklarına yardım etmek istediğini söylüyor. Kitaplarının ilk baskılarının gelirini onlara bağışlayacak. Türker, bir de kalan öğrenimini tamamlamak amacında. Şu an İzmit Açık Lise'ye devam ediyor ve üniversite sınavlarına girip Edebiyat bölümünde okumak istiyor. Kardeşi ticaretle uğraşan Ata Türker, İstanbul'a taşınan ailesiyle ise hâlâ görüşmüyor.

Sokaklar günah satıyor
Sokaklarda yaşamış olmasını hem kayıp hem de kazanç olarak görüyor Ata Türker: "Kazanç çünkü 'Tanrının Çocukları' romanını yazdım. Kayıp, çünkü sokaklar sürekli günah satıyor ve ben de onları satın aldım. O günleri, ailem tarafından sokağa atılışımı hatırlamak hâlâ bana azap veriyor." En çok klasik yazarları özellikle de Fransız ve Rus yazarlarını seven Türker, Türk edebiyatından Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Vedat Türkali ve Orhan Pamuk'u beğeniyor. Bir de Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar" romanını.

Türker, sokak çocuklarının sayısındaki artışı ekonomik sorunların bir sonucu olarak görüyor: "Ülkedeki ekonomik sıkıntılar bu sorunun alt yapısını hazırlıyor. Parasızlık aileleri sıkıntıya soktukça anne ve babalar çocuklarına değil kendilerine bakmaktan aciz hale geliyorlar. Tabii hepsi benim gibi kovulmuyor, kaçanlar da var."

Buket Aşçı


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır