Yolsuzluğu sistem üretiyor. Bir yandan hırsızları yakalamak, bir yandan da sistemi güvenceli hale getirmek gerekiyor.
Temizliği güvence altına alacak şeffaflığı kurumlaştırmak, iktidarın ve meclisin birinci önceliği olmak zorunda.
Ama her şeyin başı adalet..
Yargı, devamlı kurban isteyen bir canavar haline getirilen kamuoyunu tatmin uğruna masum insanlara da eziyet ederse temiz toplum düşlerimiz gerçekleşemez.
"Cadı avına çevrilen bu soruşturmalar yüzünden ekonomi ve bürokrasi kilitlendi" diyenler, yolsuzlukların üstüne şal örtülmesini önerebilirler.
Buna çanak tutulmamalı..
Nitekim Ankara'da "hırsız" damgası yeme korkusu ile bürokratların önlerine gelen hiç bir belgeyi imzalamak istemediği görülüyor, yazılıp çiziliyor.
Aynı kaygılar, lekelenme korkusunu önemseyen büyük ve itibarlı şirketleri de caydıracaktır. Devletin ikinci, üçüncü sınıf firmalarla iş yapmaya mahkum olması iyi mi?
Bu hava, yabancı yatırımcıları Türkiye'ye gelmekten caydırmayacak mı?
Yargının ve polisin namuslu insanları esirgeyen bir anlayışla olaylara müdahalesini gerektiriyor. Bu güven yaratılmadığı takdirde sistemi güçlendirecek reformları meclisten geçirmek olanağı bulunamaz.
Milletvekili dokunulmazlığının sınırlarını daraltmak, başbakan ve bakanların yolsuzluk durumlarında meclis iznine gerek olmadan yargıya gitmesini sağlamak, stratejik kararlardan biridir.
En ağır cezanın daha sanık, yani şüpheli konumundayken gece baskını ile evlerinden alınıp karga tulumba karakola sürüklenerek insanlara verildiği bir ortamda, hangi güç dokunulmazlık zırhından soyunmaları için milletvekillerini ikna edebilir?
Ülkeyi hırsızlardan kurtarmak lâzım.
Ama hızlı, etkin ve adil bir hukuk devleti işleyişini linç atmosferinin yerine koyamazsak bunu başaramayız.
İçişleri Bakanı Tantan dün "Basının da çok dikkatli olması gerekiyor. Yazılan bazı şeyler işin suyunu çıkartıyor" dedi.
Kimse kendini kandırmasın. Basın söyleneni yazıyor, olanı, biteni yansıtıyor. Yargı da, polis de, jandarma da o aynada kendini görüyor.
Basında gördüklerini beğenmeyenler bizi değil, kendilerini değiştirsinler!
İstifa, koruyucudur.. İstifa ile boşaltılan her makam, devlete tanınmış bir fırsattır ve topluma verilmiş bir umuttur.
Devlete ve topluma verilmiş şanstır.
İstifada direnen bir bakana katlanmak, partisinin, hükümetin ve devletin o şaibeye ortak olduğunun işaretidir. Kimse böyle bir hakkı kendinde görmemeli.
Enerji Bakanı Ersümer, mahkeme kararı ile telefonlarının gizlice dinlendiğinin ortaya çıktığı gün istifa etmeliydi.
Bunu yapmayarak partisine de, hükümete de, rejime de kötülük etti. Geciktiği her gün bu kötülüğün büyümesine sebep olacaktır.
Esirgenen istifa, istifade şüphesi uyandırır. Ondan sonrası istifradır.
Halkı istifra aşamasına getirmesin!