Aşk aşağı, aşk yukarı... Aşk böyle, aşk şöyle...
Sanki gecenin karanlığında adresini zar zor öğrendiğimiz, yolunu buluncaya kadar akla karayı seçtiğimiz nöbetçi eczane aşk satıyor!
Sanki bütün açlıklarımızı, bütün susuzluklarımızı aşk bastıracak!
Bütün ağrılarımız sanki aşk gelince bitecek!
Bakın, anlayacaksınız:
Aşk her zaman "iyi" satıyor!
"Aşk havası" her zaman en güzel iklim!
Bakın, bütün bildiklerini unutanlar bile; hayatında hiçbir şey öğrenmeye niyetlenmemiş olanlar bile "aşk hocası" kesilmiş.
Neden mi?
Aşk, duvarlarını mecburiyetlerimizle ördüğümüz hayat hapishanesini yerle bir eden "mucize" de, ondan...
Zalimlerden zalim beğendiğimiz dünyanın en çekici, en baştan çıkartıcı zalimi aşk da, ondan...
Aşk insanlık tarihinin en eski, en görmüş geçirmiş serserisi...
Onun adını (hiç değilse adını) durup durup çağırmamız bu yüzden...
Fakat bu "aşk şamatası"ndan sıkıldığımız da bir gerçek!
İşittiğimiz her şarkıda, okuduğumuz her yazıda aşk sözcükleriyle karşılaşmaktan ara sıra sıkıntı basıyor içimize...
Neden mi?
Çünkü dünyanın en güzel şarkısını berbat bir şarkıcıdan dinleyemezsiniz. Hiç çekilmez!
Çünkü gündüzleri "ben elle tutulana, gözle görülene inanırım kardeşim!" diye ortalıkta gerinerek dolaşanların, geceleri "ruh çağırma seansları" düzenleyip aşkın gelmesini beklemeleri komik!..
Çünkü nicedir güvenli ve güvenceli ilişkiler ihtiyacı ön planda; aşk çok "çılgın" kalıp bizimle dalgasını geçiyor.
En iyisi bu şamataya karışmadan ama aşka burun da kıvırmadan biraz olsun sakin kalmak...
Dün böyle bir sükunet halinde gökyüzüne baktım; dünya aşkla aydınlanıyordu.
Yanılmıyorsam!..
Ufukta olağanüstü kongre mi var?
Bütün istifalar "ŞOK" olacak diye bir kural mı var?
Hayır!..
Ahmet Hamoğlu'nun Beşiktaş Yönetimi Futbol Komitesi Başkanlığı'ndan istifası da "şok" filan değildi. Bekleniyordu, hatta olması gereken buydu.
Neden olması gereken buydu?
Galatasaray sessizce bu tür uygulamayı kaldırmadı mı?..
Fenerbahçe'de "Futbol Şube Sorumluluğu" yol açtığı sorunlar yüzünden az mı baş ağrıtmıştı? Bugün takımla ilgili sorumluluğun tümünü Denizli'nin üstlenmiş olması manidar değil mi?
Beşiktaş'ta da, bilinen gelişmeler ve kulisleri bir yana bırakırsak, olacağı zaten buydu.
Ancak şimdi gelin "Hamoğlu olayı"ndan kalkarak kulübün geleceğine bakalım...
Hamoğlu'nun Sanlı Kaptan'a yaptığı açıklamaların bir bölümünü Beşiktaş'a zarar vermemek için yapılmış "düzeltmeler" olarak görüyorum. Ama Scala konusundan Mehmet sorununa yaptığı öteki açıklamalar, gerçeği çırılçıplak ortaya bir kez daha koyuyor:
Beşiktaş yönetimi anlaşamıyor. Enerjik, iddialı, genç fakat uyumsuz bir yönetim...
Hamoğlu'nun Futbol Komitesi Başkanlığı'nı bırakma kararını, Tevfik Yamantürk, Zafer Yıldırımlar, İhsan Kalkavan gibi isimlere danışarak aldığını iddia edenler var.
Bir başka iddia ise, Beşiktaş Futbol AŞ.'nin yönetiminin başka isimlerle oluşacağı ve bunun yavaş yavaş yönetimdeki kimi isimlerde rahatsızlık yarattığı...
Fakat biz iddiaları bırakıp ortada olana bakalım:
Serdar Bilgili zor bir dönemeçte.
Beşiktaş başkanları kulis başkanları değildir; Seba geleneğinin bir sonucu olarak, başkan kulüp ve kamuoyu önünde karşı konulmaz bir güce sahiptir.
Yani Bilgili bu zor dönemeci başkanlık gücünü kullanarak aşabilir...
Ama...
Aması şu: Takımın iyi gitmesi, ikinci yarıda taraftarları tatmin edecek sonuçların arka arkaya gelmesi, hiç değilse takım içinde huzursuzluk çıkmaması gerekiyor.
Bu ne demek?
Bu, yönetimin kaderinin Scala'nın elinde olması demek...
İtalyan hoca başaramazsa; takım içi huzursuzluklar yönetimdeki uyumsuzluklarla birleşirse, Beşiktaş'ın yolu olağanüstü kongreye çıkar.
Scala bu yükün altından kalkabilecek özellikleri olduğuna bizi inandıramadı.
Umarım ikinci yarıda ününe yakışır bir performans gösterir...