Beyaz enerji soruşturması, beyaz devrimin başlangıcı olabilir. Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in emrinde çalışan TEAŞ'ın genel müdürü dahil, 5 üst düzey yöneticisi sorgulanıyor.
Rüşvet yemekten...
TEAŞ'ı soydurmaktan....
Türkiye'yi pahalı elektrik ülkesi haline getirmekten gözaltındalar. Bunların yöneticisi durumunda olan Enerji Bakanı ise hâlâ koltuğunda oturuyor. Soruşturmanın sağlığı açısından Enerji Bakanı görevden çekilmeli.
Ya da el çektirilmeli.
Enerji Bakanlığı 2 yıldır "Karanlıkta kalacağız" diye halkı korkuttu. Ve karanlıkta kalmayalım diye pahalı ihalelerle, kayırmalı elektrik dağıtım sözleşmeleriyle, dünyada rastlanmayacak fahiş fiyatlarla yüzer-gezer santral kurdurma işleri verdi. Türkiye'de elektriğin kilovatsaati 7.8 cent, İtalya, İngiltere, Fransa'da 4-5 cent. TEAŞ'ın zararı 30 milyar dolara çıktı. Ve buna rağmen "Karanlıkta kalacağız" diye korkutarak, çok pahalı elektrik üreten 8 tane 100 megavatlık yüzer-gezer santral ihalesi açtılar.
Ve 2 yıldan beri...
Türkiye iki saat bile karanlıkta kalmadı. TEAŞ'ın ve Enerji Bakanlığı'nın üst düzey yöneticileri de Angora adı verilen ve baştan aşağı rüşvet kokan 400 bin dolarlık villaların sahibi oldu.
Beyaz enerji... Beyaz devrim olabilir...
Enerji Bakanı, görevden alınmalı.
Halkçı Ecevit halktan bilgi saklıyor!
Bugün 5 gün oldu. 5 gündür soruyorum. Başbakan susuyor.
Ben de elimde olmayarak; "Halkçı Ecevit, halktan bilgi saklıyor" sonucuna geliyorum. Bilgiyi kendim için istemiyorum. Bir ülkede bilgiler halka açıksa o ülkede halk, problemlerin çözülmesi yönünde bilinçlenmeye gider. Çünkü bilgilere sahip olan halk, problemlerin nereden çıktığını bilir. Problemi bilgi çözer, bilgisizlik ise problemi büyütür.
1991'de ekonomik kriz çıktı.
1994'te ekonomik kriz çıktı.
1998'de ekonomik kriz çıktı.
Ve en son 2000 krizi de çıktı.
Son krizde, 5 gün içinde 7 milyar dolar dışarıya kaçıp gitti. Her kriz çıkışta Türkiye küçüldü, büzüldü, darladı. Halkın ekmeği ufaldı. Bu krizlerin hemen hepsi; gerçekte, devletin çok ağır dış ve iç borç yükü altına girmesi, sonra bunları ödemekte zorlandığı için reel faizlerin yüzde 35'ler gibi dünyada görülmedik bir düzeye çıkması yüzünden oluyor. Bir gün geliyor, yerli ve yabancı sermayenin "Devlet bu kadar borcu ödeyemez" diye paniğe kapılıp dolarlarını alarak dışarıya kaçması düğmesine basılıyor.
Beni anlıyor musunuz?
Bu yüzden bilgi istiyorum.
Halkçı Ecevit, halka bilgi sunmalı. Halk da krizlerin neden çıktığını artık bilmeli.
Sayıştay'ın hazırladığı 2000 Yılı Mali Raporu'na göre, 1971 yılından 2000 yılına kadar geçen dönemde kayıtdışı bütçe uygulamalarının toplam tutarı 116 milyar dolardır.
Dikkat edin...
116 milyar lira değil...
116 milyar dolar...
Bu para;
Meclis'in kontrolü dışında...
Meclis'in denetimi dışında...
Meclis'in bilgisi dışında...
Ve Meclis'in iradesi dışında harcanıyor. Uzmanlar, bu harcama kaleminin adına; "gizli açık, görünmeyen kayıt, gösterilmeyen kalem" adlarını veriyor. Bankaların görev zararları da işte bu 116 milyar dolarlık gösterilmeyen, denetlenmeyen, halkın bilgisinden kaçırılan kalem içinde yer alıyor. Sayıştay'ın raporuna göre, görev zararlarının tutarı 1999 sonu itibariyle 13 katrilyon liraya ulaşmış bulunuyor. Ben Sayın Başbakan'ımıza, bu küçük köşede, 5 günden beri işte bu görev zararını soruyorum.
Ne kadardır görev zararı?
20 milyar dolar mı?
35 milyar dolar mı?
Görev zararı ne demek?
Devlet bankalarına kim emir veriyor ve onlar da bu emirlere uyarak kimin adına zarar ediyor? Bu zararlar daha kaç yıl sürecek? Sayın Başbakan'ımızın başında bulunduğu hükümetin görev zararlarını durdurmak için hazırladığı bir plan, proje, reçete, çare var mı?
Görev zararları krizi alevlendiriyor. Şu anda Türkiye boğulma yolunda...
Kriz yakıyor, kavuruyor.
Fabrikalar kapanıyor.
Tezgahlar duruyor....
Tarlalar ağlamakta...
Bankalar sıkışmakta...
Mağazalar sinek avlamakta...
Başbakan Ecevit açıklamalı...
Nedir bu görev zararları?