İnsanlığın, bu arada bizim Türkiye'nin de geleceğinden, hep umutlu olarak yaşadım ben...
Benden önceki kuşakların yazarları; örneğin Hüseyin Cahit, Refik Halit, Refi Cevad; Türkiye'nin kolay kolay değişmeyeceği kanısındaydılar.
Şimdi ben de onların, o zamanki yaş dilimi içindeyim. Ve daha iyi anlıyorum; Türkiye'nin kolay kolay neden değişmeyeceğine inandıklarını..
Nüfusun yüzde 40'ı hâlâ köylü.. Toprakların yüzde 46'sı, hâlâ daha Hazine'ye ait ve kadastrosu dahi saydamlaştırılmış değil.
100 bin kişi dışında kimsenin doğru dürüst bir mesleği yok.
Sivil-militer bürokratların üst kesimi, kendi egemenliklerini sürdürebilecekleri bir "kabuk devlet" yapılanmasına dört elle sarılmışlar; halk yığınlarına servis verecek "teknik devlet" yapılanmasına asla geçmek istemiyorlar...
Örneğin hamaset demagojileri dışında, gerçek bir saydamlığı asla istemiyorlar. Ayrıca ne "Hukuk'un üstünlüğü"nü istiyorlar; ne de "Kuvvetler ayrılığı prensibi"nin benimsenmesini..
Sanal bir çağdaşlık görüntüsü arkasında, Padişahlardan kalma mutlak bir egemenlik mirasını, elde tutmak istiyorlar sadece..
Mesleksiz halk yığınlarının da, üretim teknolojileriyle bütünleştikçe kendi kendini değiştirecek bir iç dinamiği yok..
Ve Türkiye "yaşam kalitesi" açısından Yunanistan'ın bile 65 basamak altına düşmüş durumda...
Ankara egemenlerinin propagandasını yapmayı, kendi çıkarları için daha uygun bulanlar; Türkiye'de adam başına düşen ulusal gelirin 2800 dolar olmasına ve evrensel tabloda döküntü ülkeler arasında bulunmasına omuz silkerek şöyle diyorlar:
-Türkiye'nin nüfusu 65 milyon. Gayri safi milli hasıla da, yılda 220 milyar dolar... Yıllık ulusal gelir açısından bakıldığında; evrensel tabloda 20. sıradayız..
Norveç 4 milyon.. Danimarka 5 milyon.. Yunanistan 10 milyon..
Oralarda yaşayan insanların hayat standartları, Türkiye'de yaşayanlarınkiyle kıyaslanamayacak kadar yüksek...
Ankara egemenleri; hayata bir kez gelmiş "insanoğlu"nun, Norveç'deki yaşam kalitesiyle, Türkiye'deki yaşam kalitesi arasındaki farkı umursamıyor.
Ya neyi umursuyor?
Madem biz 65 milyonuz; 220 milyar dolar olan yıllık ulusal gelirimiz, Norveç'inkinden fazla. Demek biz daha büyüğüz..
Öyleyse böyle bir potansiyelin tepesindeki egemenler de, daha büyüktür...
Kulların ne önemi var canım...
Eğer "ayıp" sözcüğü dünya dillerinden kaybolsa; Türkiye'nin ne kadar kötü yönetilmiş ve halkının nasıl durmadan kazıklanmış olduğunu görenler, bu sözcüğü yeniden icat ederlerdi.
Rüşvetler, soygunlar, avantalar, hapazlamalar, silah kaçakçılıkları, eroin kaçakçılıkları; darbeler, idamlar; darbelerin eleştirisine sıram sıram karşı çıkanlar...
Ve 7250 kişiye düşen 1 kitap..
Ve kendi anadilinin "okuma ve yazma boyutuyla" bütünleşememe sonucu; "şifahi bir toplum" olma düzeyini geçememe..
Sanal görüntülerle Türkiye'nin öz yapısının kolay kolay değişmeyeceğine inananlar; çok da haksız değillerdi belki..
Üstelik Türkiye'nin iç dinamiklerinin çalışmadığını da biliyoruz.
Ne var ki, globalleşme sürecinin karşısında, bir ortaçağ kazığı gibi, kakılmış durmanın da olanağı yoktur.
Türkiye de ister istemez değişecektir... Ama binbir sıkıntıdan sonra... Bugünkü 20 yaş gençleri 50'sine geldiğinde...