Memleket hızla kendi bildiği yolda ilerlerken sürekli acayip olaylarla karşılaşıyoruz. Genellikle bu acayip olaylar münferit vakalar, yahut kendini bilmezlerin bir anlık hezeyanları sonucu gerçekleştirdikleri ve aslında onlar da bir miktar kendini bilse, olmayacak türden olaylar şeklinde lanse ediliyor... Hepimizin ümidi ve memleketin geleceğini ellerine teslim ettiğimiz yeni nesil ise dezenformasyon deyince spor üzerine yazılmış makalelerin kastedildiğini sanıyor tahminimizce. Fakat hakikatlerin dünyaya hızla yaklaşan göktaşı misali ekranda belirginleşmesi engellenemiyor. Bu vaziyet karşısında dezenformasyon, şiddetini ve yaygınlığı artırarak devam ediyor. Bir yerde 'mecburiyet' diye tahmin ediyoruz, şekil bozuldukça daha fazla dezenformasyona ihtiyaç duyuluyor nitekim...
Yılbaşı gecesi Taksim meydanında fakirlerin galeyana gelmesi de münferit ve istenmeyen bir olay olarak takdim edildi. Şimdiye değin sadece Amerikan filmlerinde ve bazı muhayyilesi geniş çizgi romancıların yarattığı dünyalarda varolan ikiye, üçe bölünmüş şehirler, etrafı yüksek dikenli tellerle çevrili uzun otoyollar, o otoyolların etrafında derme çatma dikilmiş büyük mahalleler, evlerin arasında yakılmış ateşler... Hepsi yağma sonucu elde edilmiş bu yüzden de birbiriyle alakasız garip giysiler içinde ateşlerin başında dikilen çocuklar... Ve nihayet çürümüş, parçalanmış arabalar ile tamamlanan, fakir mahallelerin şimdiye kadar bizden uzak kalmış başka bir deyişle 'sadece bir görüntüden ibaret' olan bir durum artık arıza çıkarmaya başlıyor. İlerki yıllarda otoyol insanları, otoyolun etrafına çekilmiş olan yüksek dikenli tellerin (büyük bir ihtimalle elektrikle yüklü) ardından geçecek pahalı otomobilleri bekliyor olacaklar.
Yeteri kadar zengin olmayan, bu yüzden de gideceği yere helikopterle değil otoyolu kullanarak otomobille gidenleri bekleyen otoyol insanları, uygun noktalarda otoyolun tellerini aşıp zırhlı ve siyah camlı otomobili kendilerine özgü metodlarla durdurup içindekileri derdest edip, büyük bir ihtimalle uzun bir süre direniş gösteremeyen otomobil sakinlerinin sahip olduğu her şeyi alıp olay yerinden güvenlik helikopterleri gelmeden uzaklaşıyor olacaklar. Otomobil ve içinde bulunanların organları dahil, her şeylerini satacak olan otoyol insanlarının ümitsiz vaziyeti, sadece zaman zaman yoldan geçmesi muhtemel olan vasıtalara ve onların içinde bulabilecekleri ganimete bağlı olacak. Güvenlik helikopterleri geldiğinde ise yolda bir tırmık bile bulamayacaklar çünkü fakirler için her şeyin kıymeti vardır. (Uzun yıllar önce Feriköy deresinden Bomonti bira fabrikasına çıkan çayırlarda eczanelere kuyruklarını satabileceğimiz ümidiyle avladığımız kertenkeleleri satmayı başaramamıştık ancak onları kutuların içine koyup toprağa gömmüştük ilerde işe yarar ümidiyle.)
Memlekette konunun uzmanları tarafından münferit olarak adlandırılan, yazık diyerek aşağılanan ve kendini bilmez diyerek hor görülenlerin kızgınlığı, ilerki yıllarda sadece yılbaşı gecesiyle sınırlı kalmayacak diye tahmin etmekteyiz. Her Amerika'da okuyanın kendini Bill Gates zannettiği bir memlekette durumun böyle bir hal alması kanımızca son derece normal. Bizce Amerika'da okuyup gelenlerin önce zorunlu hizmete tabii tutulması gerekirdi. Mesela onlar fakir mahallerine gönderilip, ceplerinde sadece bir sigara alacak para ve sadece tek köntürlük bir telefon kartıyla (acil durumlarda kullanılması için) bırakılmalı. Eğer aralarında bu durumdan başarıyla kurtulup mahalle insanıyla ilişki kurabilenler varsa ancak o zaman müdür yapılmalıydı.
barbaros.devecioglu@ntv.com.tr