|
Sabahın körü radyocuları
Uyanmaya çalışan, işe gitmek için trafikle cebelleşen bizler, her sabah radyolardan yükselen "Günaydın!" ve "İyi sabahlar!" sesleriyle kendimize geliyoruz.
Peki sabah sabah bu neşeli seslerin sahipleri kaçta uyanıyor, nasıl ayılıyor, bu enerjiyi nereden buluyor; hiç merak ettiniz mi?
Biz sabahları yataktan kendimizi kaldırmaya çalışırken onlar çoktan işbaşında, kalkmış, duşlarını almış, kahvaltılarını etmiş, kahvelerini de içmiş oluyorlar. Sonra mikrofon başına geçip programlarına başlıyorlar. Onlara 'Sabahın körü radyocuları' da denebilir. İşleri, erken saatlerde bize moral vermek. Arabalarda yol alırken biraz olsun güldürmek. Kimileri de ciddi ciddi habercilik işini üstlenmiş durumda. Olup bitenlerden bihaber yaşamamamız için çabalıyor. Enerjilerinin kaynağını ve uykusuzlukla nasıl başettiklerini öğrenelim o zaman...
Sağ koltuktaki adamdır o
Mehmet Ali Turgay (Power FM)
Power'ın Mali'si sabahları 07.00 - 10.00 arası program yapıyor. Sabah programı artık yaşam tarzı olmuş. Bir başka işte asla çalışamayacağını söylüyor: "Ben erken kalkmayı zaten hep seviyordum. Evde de herkesi ben uyandırırdım ve DJ'lik yapmaya başlamadan önce sabah programı yapmaya karar verdim. İçimden bir ses herkesi uyandırmam gerektiğini söylüyor. Biliyorsunuz her şeyin başlangıcı biraz gösterişlidir. İşte ben bu gösterişin keyfini çıkardığım için sabah programlarını seviyorum. Sabahları 05.00'te uyanıyorum. Bu çok büyük bir avantaj. Güneş doğarken kahvemi içiyorum. Şimdiye kadar kahve içmeden yayına gittiğim bir gün bile olmadı. Onu yapmadım mı mutlaka eksik bir şey var derim. Sabahın erken saatinde uzun bir süre suyun altında kalırım, parmaklarım buruşana kadar. Bütün bunlar benim için büyük keyif. Tabii hafta içi sürekli erken kalktığım için hafta sonlarında da öyle fazla uyuyamıyorum. En geç 08.00'de ayakta oluyorum. Dokuz yıllık alışkanlık ne de olsa. Ki bu bile benim için geç bir saat. Bu kadar geç kalktığım günler uyurgezer gibi dolaşıyorum. Her gün iş bittikten sonra ertesi günü düşünmeye başlarım. Yayından sonra en büyük keyiflerden biri, olan bitene bakmaktır benim için. Tek tek gazeteleri incelerim. Ertesi gün yayında kullanacağım haberleri, yapmak istediğim skeçleri, anlatmak istediklerimi kafamda belirlerim. Benim yayın yaptığım saatlerde insanlar genellikle yolda oluyorlar, beni arabalarından dinliyorlar. İşte o zaman yanlarında, sağ koltukta oturan biri gibi olmak, hoşsohbet bir adam gibi olmak iyidir. Benim de en hoşuma giden şey bu zaten."
Kavukluyla pişekar meselesi
Ömer Madra & Şerif Erol (Açık Radyo)
Sabahın 08.15'inde konuşmaya bir başlıyorlar, 10.30'a kadar susmak bilmiyorlar. Arada müzik çalınmasa konuşmaktan nefessiz kalacaklar. Eğer sabahları Açık Gazete adlı programı dinleyenlerdenseniz, günün geri kalanında gazete okumanıza pek de gerek kalmadığını biliyorsunuzdur. Her neyse Madra ve Erol da sabahın çok erken saatlerinde kalkıyor. 07.00'de buluşan ikili, bir saat boyunca bütün haberleri tarayıp hepsini bir sıraya koyuyor. Madra şöyle diyor: "Benim ayrı, Şerif'in ayrı defterlerimiz var. (Bizzat baktım, Madra'nınki kargacık burgacık, Erol'unki ise süper düzenli) Bunlara neler anlatacağımızı yazıyoruz. Hepsini kurguluyoruz." Buradan sonra Erol devam ediyor: "Biz hocamla çok uyuşuyoruz. Bir de bizim bu programda, kavukluyla pişekar meselesinde, zıtlığı ortaya çıkarmamız gerekiyor. E, o zaman da Ömer Abi neyi tutuyorsa ben hemen tam tersini tutuyorum."
Ömer Madra araya giriyor: "Elbette bazen de programdan önce ben söylüyorum, sen şu tarafı tutacaksın diyorum." Erol'a bakıyorum, boynu bükük. Demek ki hakikaten hoca ne derse onu kabul ediyor. Madra da Erol da sabahları uyanabilmek için çok çaba sarfetmiyor. Erol zaten evvel ezel erken kalkarmış. Dünyayı o saatlerde görmek onu etkiliyormuş. Madra ise beş yıl içinde bu düzene alışmış. Akşam keyfinden de fedakarlık edemediği için uyku saatlerini azaltmış. İkisinin de tesellisi dinleyenlere sabahın erken saatlerinde bir 'merhaba' diyebilmek. Erol şöyle anlatıyor: "Ben sabah saatlerinde kendimi yalnız hissederken birilerinin bana seslenmesi çok hoşuma gider. Biliyorum ki birileri de bizim onlara seslenmemizi seviyor."
Erken kalkan yol alır!
Eser Özdemiroğlu (Show Radyo)
Beş yıldır sabah programı yapan Özdemiroğlu, sadece 07.00 - 08.00 arası çalışıyor. Ona göre bu işin tek dezavantajı sabahın çok erken bir vaktinde kalkmak. Özdemiroğlu şöyle devam ediyor: "Buna alışıyorsun ama. Ben uyanabilmek için serviste asla uyumama yöntemini kullanıyorum. Mesleğimin avantajları ise daha fazla. Örneğin erken kalkan yol alır derler ya, aynen öyle oluyor. Sabah programlarında temiz beyne hitap edersin ve sabahın köründe "üç bin bilmemne kadar kişi, bilmemne oldu" dersen dinleyici bunu istemez. Tabii bütün bunları anlayana kadar biraz zaman geçiyor. Yıllar içerisinde şunu öğrendim, insanlar gülmek istiyor. Bir de tabii daha o saatlerde uyuduğu için onu uyandıracak bir şey söylemen gerekiyor. Bir süre sonra da dinleyiciyle aranda bir bağ oluşuyor. Sadece onların seni tam olarak anladığını düşünüyorsun. Bir de mesela arkadaş olmuyorsun, daha çok yoldaş oluyorsun. Sonra sonra seni benimsiyorlar zaten. Mesela arıyor n'aber, nasılsın diyor. Sonra tekrar arıyor, diyorsun ki ben haberleri gireyim, o da 'A tamam sen gir, tekrar ararım' diyor. Zamanla seni dinleyenler arasında böyle enteresan bir ilişki kuruluyor."
Vitaminlerle ayakta kalıyor!
Bay J (Number One FM)
07.00 ile 10.00 arası program yapıyor. Müzik aralarında sürekli kısa kısa haberler geçiyor. Arada bol bol gülme efekti var. Gerisini kendisinden dinleyelim: "Ben sabahları beş buçukta kalkıyorum. Sabahları kendime gelebilmek için öyle kahve falan içmiyorum. Fakat güne muhakkak iki bardak suyla başlıyorum. Bu kadar erken saatte kalkmak çok zor ama bir süre sonra insan alışıyor. Benim ikinci bir işim daha olduğu için ekstra yoruluyorum. Yani saat 10'da program bittiğinde benim için iş bitiyor değil. Esas iş günü ondan sonra başlıyor. Bu yüzden de vitaminlerle falan ayakta duruyorum.
Beni motive eden şey ise birçok kişinin beni dinlediğini bilmek. Sabahları radyoya geldikten sonra muhakkak üç büyük gazetenin internet adreslerinden haberleri derliyorum. İlk bir saatte Türkiye haberlerini, kalan saatlerde de dünya haberlerini veriyorum. Programa hazırlanmak benim için çok önemli. Günde yedi saatimi bunun için harcıyorum, 15 sayfa not çıkartıyorum. Bizim için gece yaşamı denen bir şey yok. 'Dün gece alemdeydim, sonra da şahane program yaptım' diyen bir sabah DJ'i olamaz. Hayatımızı kısıtlamak zorundayız."
Programda ayılıyorum
Yasemin Doğrul (Kiss FM)
Doğrul'un programı biraz daha uzun. 07.00'den 11.00'e kadar sürüyor. İşini şöyle anlatıyor: "Ben bu saatlerde genellikle biraz daha hareketli ve enerjik parçalar çalıyorum, çünkü amacım insanların güne güzel başlamalarını sağlamak. Elbette aralarda günlük haberler, sinema ve müzikle ilgili bilgiler ya da bilim alanında gerçekleştirilmiş yenilikleri de veriyorum. Bunlar için bir hayli hazırlanmak gerekiyor. Tabii yayın esnasında da önümde gazete ve dergiler hazır bulunuyor.
Doğrusu sabahları kalkmak hâlâ kolay olmuyor. Her sabah altıda uyanıyorum, yataktan kalkarken beni görmeniz lazım. Yerlerde sürünüyorum. Fakat ne zaman ki radyoya gidiyorum, mikrofonu açıyorum, kendimdeyim. Ancak 6 ile 7 arası sadece ve sadece uyukluyorum. Program esnasında ise çalan şarkılarla birlikte dans ediyorum, işte benim sabah sporum da bu. Programdan önce sesimi açabilmek için ise mutlaka bol bol su içerim.
Bu işin en keyifli yanı, günün geri kalanının size ait olması. İster gezersiniz, ister dinlenirsiniz. Fakat maalesef eskiden çok sevdiğim bir şeyi artık yapamıyorum. O da şöyle oturup ağız tadıyla müzik dinlemek. Artık canım ne müzik dinlemek istiyor, ne de radyo. Sevdiğim şeylerden mahrumum."
Aslı E. Perker
|
Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|