Kendisine minnet duymamı bekleyen bir eda ile 'nasıl ama?' diye sorduğunda kısaca 'suç işledik' dedim. O da benim kadir bilmezliğime çok kızıp içinden küfürler ederek diski formatladı.
Bizim kültürümüzde bu tür suçlar pek ciddiye alınmıyor. Gözümle görüp de burnumu sokmak istemediğim bir iki örnek vereyim: Yerli turistleri müzeye ücretsiz alan bekçi suç işliyor. Yatılı okul öğrencilerine uydurma evci belgesi veren mahalle muhtarı suç işliyor. Elinde CD'lerle dolaşıp şirketteki her bilgisayara kopya yazılım kuran teknisyen de suç işliyor.
İlke olarak bunların hepsi de suç. Ama sonuncusu hepimize verdiği uzun vadeli zarar göz önüne alınırsa daha ciddi bir suç. Nedense bizde 'suç işliyorsun kardeşim' deme alışkanlığı yaygın değil. Hatta geçen yıl yazılım telif hakları için çalışan BSA kurumu, korsan yazılım kullananları haber verene ödül koyunca 'muhbir vatandaş arıyorlar' diye tepki bile çekmişti. Yazılım kopyalayan göğsünü gere gere bunu yapıyor, haber vermeye cesaret eden ise utana sıkıla telefon ediyordu. Batı toplumlarında ise böyle bir kampanyaya gerek yok. Onlar suç işleyeni gördükleri anda refleks olarak polise haber veriyorlar. Bunu yaparak uygarlıklarını ve geleceklerini koruyorlar. Fikir ve eser üretenin cesareti kırılmıyor. Oralarda da gençler bilgisayar programları yazıyor, burada da. Ama bir farkla. Buradakiler yazdıkları programın bir gün içinde kopyalanıp sokak tezgahlarına düşeceğini oradakiler de pekala dolar milyoneri olabileceklerini biliyor.
Kültür Bakanlığımız "Türk Fikri Mülkiyet Enstitüsü" kurmak için çalışmalara başladı. Bu yüzden altını çizmenin tam zamanı. Korsanlar sadece yazar ve sanatçıları zarara uğratmakla kalmıyor, ülkemizde bir yazılım endüstrisi oluşmasına engel oluyorlar.